Maddi ve manevi oldukça zor bir yaşam süren Louis Wain; kendini kedi çizimlerine adamış, dönemi içerisinde bir kedi stili yaratmış ve kedi eskizleri anlamında sanat dünyasına bambaşka bir çehre kazandırmış oldukça başarılı bir ressam.
Ünlü İngiliz sanatçısının sıra dışı hayat hikayesine daha yakından bakalım.
5 Ağustos 1860’ta doğan Louis Wain, Londra’da 6 çocuğun en büyüğü olarak dünyaya geldi.
Yarık bir dudakla doğduğu ve bu sebeple ailesinin onu okula göndermediği iddia edilen Louis; 10 yaşından sonra okula başladığında tahmin edilen olmuş, sınıf arkadaşları tarafından farklılığı nedeniyle zorbalığa uğramıştı.
Louis ne tür bir sanatçı olacağına henüz karar verememiş olsa da şüphesiz tüm fikirleri sanat etrafında dönüyordu. Okulunu bitirdiği zamanlarda babasını kaybetmiş, annesine ve kız kardeşlerine bakmak için West London School of Art’ta hem eğitimine devam etmiş hem de öğretmenlik yaparak para kazanmaya başlamıştı.
Oldukça yetenekli bir ressam olan Louis’in tek gayesi; elinde kalemiyle, gördüğü her şeyi çabucak çizmekti.
21 yaşında evden ayrılan ve özgürce bu sanatı icra etmek isteyen Louis, kendine bir daire kiraladı. İlk eseri, 10 Aralık 1881’de bir dergide yayımlanan şakrak kuşlarının resmiydi.
Ardından dergiye çizimlerini göndermeye devam etti ve 1886’da The Illustrated London News için tam zamanlı bir pozisyonda işe başladı. Louis, burada hayvan portreleriyle tanındı ve birçok köpeğin çizimi için görevlendirildi.
Louis Wain, 23 yaşındayken kendinden 10 yaş büyük olan Emily Richardson ile hayatını birleştirdi.
İlişkileri, Emily’nin ileri yaşı ve Louis’e göre daha düşük bir sosyal statüye sahip olması sebebiyle bir bakıma skandal olarak kabul edildi. Louis ve Emily’nin mutlu günleri oldukça kısa sürmüş, Emily’ye ölümcül meme kanseri teşhisi konmuştu.
Louis’in kedi çizimleriyle yakalayacağı şöhret tam da bu noktada başlamıştı. Çaresiz aşık, karısını neşelendirmek için evcil kedileri olan Peter’ın resimlerini yapıyordu.
Emily, eşinin kendisi için çizdiği bu eskizlerin dönüştürülmesi için Louis’in iş yerinden ricada bulundu ve bu kedi resimleri, gazetelerde yayımlandı.
Louis’in oluşturduğu “The Kitten’s Christmas Party” illüstrasyonu, dönem içinde büyük bir beğeni topladı. Ayrıca bu ressamdan, bir çocuk kitabının çizimlerinden sorumlu olması istendi. Sanatından aldığı güçle bu yolda ilerleyen Louis için bu oldukça büyük bir başarıydı.
Genç ressam tam da başarı merdivenlerini tırmanmaya başlamışken, eşi 2 Ocak 1887’de vefat etti. Henüz 26 yaşında hayatının aşkını kaybeden Louis için bu sanat, keyif verici bir aktiviteden ziyade artık kederiyle mücadelesi haline gelmişti.
Öfkesini dışarıya atmak için yapmaya başladığı bu ilk çizimlerde sanatı başka bir yöne evrilen ressamın kedileri, gece elbiseleri giymiş, gözlük takmış ve puro içer bir hal almaya başlamıştı.
Ayrıca bu resimlerde zamanla parlak renkler ve fraktal desenler ön plana çıkmaya başladı. Kedi portreleri artık sevimli görüntüsünü yitirmiş, korkunç bir figür halini almıştı. Hatta bazı resimler, kediden başka her şeyi çağrıştırıyordu.
Ayrıca 1901 yılında en küçük kız kardeşi Marie’nin bir akıl hastanesine kapatılıp çok kısa bir süre içinde vefat etmesi, Louis’i bir kez daha sarsmıştı ancak bir yandan sanatını icra etmeye de devam ediyordu.
İçindeki tutkuyu iyiden iyiye bir iş haline taşıyan Louis’in çizimlerinin yanı sıra kaleme aldığı şiirleri ve öyküleri de “Louis Wain’in Yıllığı” adı altında uzun yıllar çeşitli mecralarda yayımlanmaya devam etti.
Ancak maddi kazancı onu tatmin etmedi ve kazancını iyileştirme umuduyla New York’a gitti.
New York’ta Louis’e “Cats About Town” ve “Grimalkin” çizgi romanlarını yaratması için kendisine teklif gönderilmişti ve genç ressam, hayata tekrar tutunmaya başlamıştı. Fakat kısa bir süre sonra annesi vefat etti ve İngiltere’ye geri dönmek zorunda kaldı.
Akabinde kardeşlerinin en büyüğü Caroline de hayata gözlerini yumdu ve art arda gelen bu vefatlar, Louis’i paranoyak bir insan haline getirmeye başladı. Durumu iyi gitmeyen ressam, 1924’te bir doktora göründü ve akıl sağlığının çok da yerinde olmadığı tespit edildi. Artık yeri Springfiel Hastanesi’nin yoksullar koğuşuydu.
Louis Wain’e ilk etapta şizofreni teşhisi kondu ancak bu konuda tartışmalar sürekli olarak devam etti.
Bazıları, ressamın yaşlandıkça zihinsel durumunun kötüleşmesine bağlı olarak stilinin değiştiğine işaret ederken; bazıları ise çizimde devam eden becerisinin orijinal şizofreni teşhisinden ziyade, potansiyel olarak otistik olabileceğine dair iddialarda bulundu.
1 yıl sonrasında dönemin gazetecilerinden Dan Rider, Louis Wain’i akıl hastanesinde çizim yaparken buldu.
Bu durumdan rahatsızlık duyan Dan, ressamın geriye kalan günlerini huzur içinde geçirmesi için bir fon başlattı. Bu çağrı oldukça ses getirdi ve Louis, Ağustos 1925’te Bethlem Kraliyet Hastanesi’ne transfer edildi.
Burada sanatına devam edebildi ve 80 kedi figüründen oluşan çizimleri bir galeride sergilendi. Devamında Louis, ülkedeki Napsbury Hastanesi'ne nakledildi ve yaşamını ağaçlar ve bahçeler arasında sanat yaparak geçirdi. Tarih 4 Temmuz 1939’u gösterdiğinde ise 70 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Louis Wain'in hayatı ve sanatı, beyaz perde de kendine yer buldu.
Benedict Cumberbatch'ın başrolünü üstendiği "The Electrical Life of Louis Wain" filmi, Louis Wain'in yaşam hikayesini başarılı bir şekilde ele almakta.
Kaynaklar: BBC, The Collector, Biblio, Art News