Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da "İlim Yayma Ödülleri Takdim Töreni"nde açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Değerli hocalarım değerli misafirler sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Sözlerimin hemen başında bugün vefat haberini derin üzüntüyle öğrendiğimiz Kuveyt Emiri'ne Allah'tan rahmet diliyorum. İlim Yayma Mükafatları Töreni vesilesiyle sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Bu yıl, önceki yıllara göre 50. yıla özel Aziz Sancar hocamıza özel bir mükafat veriyoruz. Aziz Sancar hocamıza şükranlarımızı gönderiyoruz.
Osmanlı Devleti'nde bütün gayrimüslimlerin teşkilatları vardı. Niçin? Çünkü Osmanlı Devleti'nde millet sırtını devlete yaslamıştı. Devlet arkasından çekilince millet adeta çırılçıplak ortada kaldı. 1950 sonrasında kurumlaşma cemiyetleşme başladı. İlk cemiyetlerimizden biri de İlim Yayma Vakfı olmuştur. Tek parti faşizmi yıkılmıştır. Bu ilk dönemdeki demokrasi ve atılımların en önemli adımlarından biri de eğitimde atılmıştır. Bu kardeşiniz de bir İlim Yayma evladıdır. Bugün cemiyetimiz ve vakfımız iftihar verici bir müessese konumundadır. İmam hatip okullarının kuruluşun ve yaşamasında cemiyetimizin çok önemli katkıları olmuştur.
Sabahattin Zaim hocamıza göre ilim adamı belli bir alanda kendini en iyi yetiştirme mecburiyetindedir. Ancak tek bir alanda derinleşmek yeterli değildir. Bir alanda sağlam yetişmenin diğer alandaki bilgileri kolayca kavramayı geliştirdiği bir gerçektir. Sahasında otorite olmayan güzel eserler yazmayan ilim adamı, ömrü boşa gideceği için bu dünyada amel defteri açık kalmayacak için de öteki dünyada zarardadır. Sabahattin Zaim hocamıza göre zaten izafi gelip geçici bir uğraş olan bilimi değerli kılan sürekli düzeltile düzeltile kendini geliştirmesidir.
"İlim dünyamızla gurur duyma günleri gelecektir"
Ülkemiz bu konuda kurak dönemden geçmektedir. Telif eser sayımız epeyce düşüktür. Çok daha vahimi bu sürecin bizi kendi kavramlarımızdan uzaklaştırmasıdır. Biz kendi kavramlarımızı kaybettiğimiz ve yenilerini üretemediğimiz için fikir kuraklığı yaşıyoruz. Ne zaman ki ilim insanlarımız yaptığı eserlerle yetiştirdiği eserlerle dünyada söz sahibi olursa kendi kavramlarımızla düşünmüş oluruz. Bir şeyle dertlenmek onun davasını yürütmenin ilk şartıdır. Bu davayı sürekli gündeme getirmek hepimizin görevidir. İlim dünyamızla gurur duyma günleri gelecektir. Bugünkü töreni bu sürecin bir nişanesi olarak kabul ediyorum.
Ciddi bir erozyon hatta yozlaşma yaşandığını görüyoruz
Batı ülkeleri başta olmak üzere toplumların geleceklerinden endişe duymasının sebebi yeni nesillerin avuçlarından kayıp gittiğini görmesidir. Yeni neslimizi yeni iletişim mecralarının sinsi etkilerine karşı korumalıyız. Son dönemde ciddi bir erozyon hatta yozlaşma yaşandığını görüyoruz. Sapkın akımların toplumumuza sirayet ettiğine şahit oluyoruz.
"Bunlar mücadele ilim yayma vakfı gibi müesseselere düşüyor"
Bunlarla mücadelede İlim Yayma Vakfı gibi müesseselerimize düşüyor. Bugünlere nasıl gelindiğine bakmamız gerekiyor. Geçtiğimiz asırda 3 önemli gelişme insanların hayatlarında köklü değişikliklere yol açtı. Bunlardan biri otomobildir. İnsanları sokağa çıkardı. İkinci televizyondur. İnsanları tekrar eve kapattı. Üçüncüsü internettir. İnsanları dijital dünyaya kapattı. Halbuki binlerce yıldan beri toplumlarda ayakta tutan iki unsur vardır. İlki insan yetiştirmek, ikincisi üretimdir. İnsan ailede yetişir. İkinci ise işletmede yapılır. Aile de güzel insan yetişirse işletmede de helal rızık üretimi olur. Helal rızık da insanları refaha kavuşturur. Aile kurumumuza yönelik saldırılara bu gözle de bakmalıyız.
Eskiden çocuklara ilmihal; yani hayatın içinde nasıl davranmamız gerektiğini hatırlatan kurallar öğretilirdi. Bu terbiye eğitimini veren sosyal ve kurumsal yapı I. Dünya Savaşı ile birlikte yıkıldığı için uzun bir süre tabir yerindeyse pusulasız kaldı. Sömürgeci emperyalistlerin haricindeki dünyanın tamamı benzer bir savrulmaya maruz bırakıldı. II. Dünya Savaşı sonrasında İslam dünyasında pek çok bağımsız devlet ortaya çıktıysa da bunların kağıt üzerinde kaldığını gerçekte durumun hiç de öyle olmadığını biliyoruz. 1947'deki Filistin'i düşünün ve şu andaki Filistin'i düşünün. Nereden nereye? Nasıl sömürdüler? Dünya siyonizmi işte Filistin'de yaşananları nasıl bu mahkumiyeti, bu sınırları belirlediyseler şu an itibariyle bunu daha da ileri götürmenin gayreti içindeler.
"Çok büyük bedeller ödedik"
Ülkemizdeki darbeleri, 'Bizim çocuklar başardı' cümlesiyle kendi yöneticilerine işaret ettiği gerçek işte budur. En son örneklerini sosyal kaos boyutuyla Gezi'de, silahlı kalkışma boyutu 15 Temmuz'da hayasız akını Allah'a hamdolsun göğsümüzü siper ederek durdurduk. Çok büyük bedeller ödedik. Ülkemizi üç çeyrek asırdır içinde çırpındığı bataklıktan çıkarmakta başardık. Türkiye artık demokrasi, güvenliği, ekonomi, savunma, diplomasisiyle çok daha hürdür, geleceğine çok daha güvenle bakabilmektedir. Biz siyasi, askeri ve ekonomik olarak güçlendikçe umutlarını bize bağlamış olan dost ve kardeşlerimizin özgüvenleri de arttı. İslam alemi ve Türk dünyasında geçmişe göre olumlu, cesur bir hava vardır. Karabağ'ın işgalden kurtuluşu bu havayı daha da güçlendirmiştir.
"Gazze'deki katliamın önüne geçeceğimiz günler yakındır"
Zalim İsrail devletin Batı devletlerinden desteği ile sürdürdüğü Gazze'deki katliamın önüne geçeceğimiz günler de endişe etmeyin Allah'ın izniyle yakındır. Yakaladığımız bu ivmeyi sürdürebilmek için çocuklarımızı medeniyetimize, tarihimize ve kültürümüze uygun şekilde yetiştirme meselesini önceliklerimizin en başına koyma mecburiyetiyle karşı karşıyayız. Bunun yolu da eğitim vasıtasıyla çocuklarımızın maddi ve manevi beslenme kaynaklarını millileştirmekten geçiyor. Devletin görevi bu sürecin önünü açmak ve kolaylaştırmak işinde rol oynamaktır. Sizin bıraktığınız her boşluğu doldurmak için emperyalist beslemesi nice yapılar hazır bekliyor, dünya siyonizme hazır bekliyor. Onlara bu fırsatı veremeyiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu duygularla ödüllerini takdim ettiğimiz bilim insanlarımızı tebrik ediyorum.