İstanbul’un tarihi semtlerinden olan Eminönü’nde yüzyıllardır mesleklerini sürdürmeye çalışan hamalların sayısı gün geçtikçe azalıyor. Sırtlarında yüzlerce kilo ağırlıktaki yükle geçimini sağlayan hamallar, düşük ücretlere; iş ve sağlık güvenliği olmaksızın çalışıyor. İstanbul Eminönü’ndeki Hanımeli Sokağı’nda Hamal Heykeli’nin altında oturan hamalların yanlarına gidiyorum. Sonradan hamalbaşı olduğunu öğrendiğim Hacı Altuntaş’a selam veriyorum. 1998’den bu yana burada çalışan Altuntaş hamallık mesleğin zorluklarını şu şekilde ifade etti:
“Sırtımızda dünya kadar yük taşıyoruz. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Ne güvence var ne de başka bir şey. Burada herkes mecburiyetten çalışıyor. Eminönü’nde çalışan toptancı esnafı Merter, Zeytinburnu, Tekstilkent gibi yerlere gittiği için işimiz daha da zorlaştı.”
Yan yana dizilmiş, sıralarının gelmesini bekleyen yaşları 35 ile 70 arasında değişen diğer çalışanlarla da sohbetimize devam ettik.
62 yaşındaki R.K. güvencesizlikten yakınırken ne zamandan beri bu işi yaptığını anımsayamadı. R.K, “Bu işe başladığımda askere bile gitmemiştim. Sekiz çocuğum var. Burada güvencesiz bir şekilde çalışarak kim geçinebilir ki...”
Hacı Altuntaş
"YARI AÇ YARI TOKUZ"
Sohbet sırasında C.A. lafa girerek güvencesiz çalışma ve düşük ücretlerden yakındı. C.A, “Günlük yevmiyemiz 200-300 lira, bir yemek yemeye kalksan o paralara çıkıyor zaten. Esnaf lokantalarında az kuru, az çorba, az pilav yiyoruz. Yarı aç yarı tok çalışıyoruz. Masraf olmasın diye su içmeye dahi korkuyoruz” diyor.
"ÇALIŞIP BORÇLANIYORUM"
45 yaşındaki Mehmet Yıldız ise Covid-19 salgınından sonra işlerin daha da kötüye gittiğini söyledi. Yıldız yaşadıklarını şu sözlerle ifade etti:
“Hayat şartları aldı başını gitti. Eskiden bir baba çalışarak beş kişilik aileye bakabiliyordu, şimdi beş kişi çalışsa bir evi geçindiremiyor. Burada hem çalışıp hem borçlanıyorum. Bu durum ne zamana kadar böyle gidecek bilmiyorum. Siyasetçilerden tek beklentim dürüst siyaset yapmalarıdır.”
"ÖĞÜNLERİMİZ HİÇ BÜYÜMEDİ Kİ..."
38 yaşındaki Arif Can 12 yıldır hamallık yaptığını söyleyerek konuşmaya dahil oldu. Can, “6 çocuğum var, evim kira. Eminönü’nden Samatya’ya yürüyerek yük götürüyoruz. Kar yağsa da gidiyoruz çamur olsa da... Ne girecek bir yerimiz ne de ısınacak bir yerimiz var” diye ekliyor. Tüccarların taşıma ücreti için pazarlık yapmasından şikâyet eden Can, “Pazarlık yapıyorlar. Çuvallarının ağırlığını bilmiyorlar. İtiraz da edemiyorsun” dedi.
Tüketim ürünlerine gelen zamlara tepki gösteren Can, “Hayat çok zor. Pazara gitmeye korkar olduk. Sebzenin meyvenin fiyatına bir bakın, her şey pahalı. Bizim çocuklarımızın meyve yemeye hakkı yok mu? İnsan pazara gitmeye korkar mı? Burada akşama kadar sırtımızda kilolarca yük taşıyoruz, pazar poşetlerimiz bile dolmuyor. Yetkililer çıkıyor öğünlerinizi biraz küçültün diyor. Bizim öğünlerimiz hiç büyümedi ki” diye yakınıyor.