"Asrın felaketi" olarak nitelenen Kahramanmaraş merkezli depremlerde annesiyle birlikte gittikleri Elbistan'daki marketin enkazından 133 saat sonra kurtarılan 24 yaşındaki Melisa Ülkü'nün satın alınan tek bir çikolata ile hayata tutunduğu ortaya çıktı.
Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki 11 ili etkileyen Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından enkazdan günler sonra çıkan depremzedeler, hayatta kalma hikayeleri ile de dikkati çekiyor.
Antalya'nın Alanya ilçesinden deprem bölgesine gönüllü giden hemşire Semra Türk'ün aktardığına göre, Elbistan'daki marketten 133 saat sonra sağ kurtarılan 24 yaşındaki Melisa Ülkü, 133 saat süreyle göçük altında dirençli kalmasını ikinci depremde aynı enkazda hayatını kaybeden annesinin marketten satın aldığı tek bir çikolataya borçlu.
Tüm Türkiye'nin kalbinin birlikte attığı, dualarıyla ekiplere destek verdiği uzun bir çalışma sonrası enkazdan 133 saat sonra sağ kurtarılan Melisa Ülkü, Elbistan'a yeniden umut oldu, yorgun ekiplere can verdi.
Melisa'nın kurtarma operasyonunda UMKE gönüllüsü Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli hemşire Semra Türk de yer aldı.
"Depremin hemen ardından yola çıktık"
Deprem bölgesinde 12 gün boyunca hayat kurtarma operasyonlarında yer alan Türk, görev süresinin dolmasının ardından geldiği ilçede, AA muhabirine, depremi haber alır almaz ilk gün yola çıktıklarını söyledi.
Dahil olduğu Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) ile ikinci gün sabahın erken saatlerinde kurtarma çalışmalarına başladıklarını aktaran Türk, bölgede yaşananlar karşısında etkilenmemenin mümkün olmadığını ifade etti.
Türk, Elbistan Devlet Hastanesi'nde ilk ve acil müdahalenin yapıldığı alanda görev almaya başladığını belirterek, enkazdan çok fazla hastanın geldiğini dile getirdi.
Görevlendirildiği Elbistan Devlet Hastanesine çok sayıda depremzedenin getirildiği ifade eden Türk, "Durumları kötü olanlar fazlaydı. Gelenlere müdahale ediyorsun. Sonra yer açmak için hastayı başka bir alana gönderiyorsun. Önceliği daha ağır hastalara veriyorduk. Orada mecburen triaj yapmak zorunda kaldık." dedi.
Meslek hayatında bu kadar büyük çapta bir afetle hiç karşılaşmadığını belirten Türk, deprem bölgesindeki durumun dışarıdan göründüğü gibi olmadığını aktardı. Türk, "Yani ben şey düşünmüştüm; gideriz, hastanemiz var, sırasıyla gelen herkese müdahale ederiz ama öyle bir şey değilmiş. Düşündüğümüz gibi değilmiş, maalesef. Çok çok kötüydü." diye konuştu.
"Melisa, sen bir mucizesin. Bunun farkında mısın?"
Olumsuzluklara rağmen kendilerini mutlu eden olayların da yaşandığını ifade eden Türk, "mucize" olarak nitelediği enkazdan 133 saat sonra sağ çıkarılan Melisa Ülkü ile aralarında geçen diyaloğu da şöyle anlattı:
"Annesiyle beraber markette ikinci depreme yakalanmıştı. Annesi hayatını kaybetmişti. Kendisinde ise bir şey yoktu. O'na, 'Melisa, ne yaptın, nasıl yaşadın?' falan dediğimizde, 'Bir tane çikolatam vardı. Zamana yaydım.' demesi umutlarımızı daha da artırdı. Sadece bir çikolata ile hayatta kalmayı başaran Melisa, 'Enkazda, annemin bacaklarına masaj yaptım. Hani ölmesin diye, ama üçüncü günden sonra annemin sesi kesildi.' ifadeleri de bizleri üzmüştü. Ancak, O, bir mucizeydi. 'Melisa, sen bir mucizesin. Bunun farkında mısın? dediğimizde, 'Evet, ben farkındayım ve güçlüyüm', demişti. Gerçekten bir mucizeydi o." ifadelerini kullandı.
Deprem bölgesinde yaşananlar karşısında etkilenmemenin mümkün olmadığını ifade eden Türk, "Yorgunduk, açtık. Uykusuzluk bizi yoruyordu ama mucizeler bizi ayakta tutuyordu. Kötü hastalar gelince biraz umutsuzluğa kapılıyorduk ama mesela Melisa geldi, altıncı günde. 'Melisa, sen bu kadar iyiysen, demek çok kişi gelecek, çok daha iyi olacak' düşüncesindeydik. Melisa, bizi motive etti, hem de çok büyük motive etti." ifadelerini kullandı.
"Psikolojik olarak çok etkilendim"
Deprem bölgesinde insanlara 12 gün boyunca yardımda bulunduğu için kendisini mutlu hissettiğini kaydeden Türk, psikolojik olarak da çok etkilendiğini ifade etti. Artık hayatla ilgili önceliklerinin değiştiğini vurgulayan Türk, "Aile yapısına, aileye çok değer vermemiz gerektiğini, bazı şeylerin çok önemsiz ve sadece yaşantımızın çok önemli olduğunu, kızdığımız bazı şeylerin basitliğini, hayatta daha önemli şeyler olduğunu anladım." ifadelerini kullandı.