Fener Rum Patrikhanesi'nin zaman zaman "ekümenik" kavramını kullanması ekümeniklik tartışmasını yeniden gündeme taşıdı.
EKÜMENİK NE DEMEK?
Fransızca kökenli kelime evrensel birleşme anlamına geliyor.
EKÜMENİKLİK TARTIŞMASI
Ekümenik kavramının Türkiye'de ilk kez gündeme gelişi 1517 yılında Yavuz Selim'in, Mısır'ı fethettiğinde, İskenderiye ve Antakya Patrikhanelerini, İstanbul'daki Rum Patrikhanesi'ne bağlaması ve patriği de 'Ekümenik' ('Cihan patriği') ilan etmesiyle ortaya çıktı. Bugün itibarıyla, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un dış ilişkilerinde "Yeni Roma'nın ve İstanbul'un Başpiskoposu ve Evrensel Patriği" unvanını kullanması tartışmalara yol açmaktadır.
FENER RUM PATRİKHANESİ EKÜMENİK MİDİR?
Gazetimiz yazarı ve Doğu Avrupa Uzmanı Deniz Berktay Fener Rum Patrikhanesi ile yaşanan "ekümeniklik" tartışmasını şöyle anlatıyor:
"Fener Patrikhanesi, “ağabey” olduğunu söylese de Ortodoks dünyasında mutlak yetkilere sahip değil. Vatikan’ın Katolik dünyasındaki yetkileri gibi yetkileri yok. Ortodoks dünyasında, sayıları 14 (veya 15) olan bağımsız (otosefal) kilise var. Fener, bunlar arasında “eşitler arasında birinci” olarak kabul ediliyor. Diğerleri, Fener’e “ağabey” dese de Fener’in gerçek anlamda liderliğini hiçbiri kabul etmiyor. Fener’i Ortodoks dünyasının gerçek lideri yapmaya çalışanlar, Ortodoks mezhebinden olmayan ABD yöneticileri.
ABD 1940’lardan beri, Doğu Avrupa ve Balkanlar’daki Ortodoks halkları, etkisi altına almak için Fener Patrikhanesi’ni kullanıyor. Bu politikayı daha iyi uygulayabilmek için de onun diğer Ortodokslar tarafından lider olarak tanınmasını istiyor. Türkiye’ye de “Fener’i ekümenik olarak tanıyın” yönünde baskı yapması, bundan kaynaklanıyor. “Evrensel” anlamına gelen ekümenik kelimesinin buradaki anlamı, Fener’in bütün Ortodoksların lideri olarak tanınması. Türkiye ise Lozan Antlaşması çerçevesinde, Fener Patrikhanesi’ni, Türkiye’deki Rum Ortodoks cemaatin dini kurumu olarak kabul ediyor, Fener’in Vatikanvari yetkilere kavuşmasını istemiyor.
Fener’in Ortodoks dünyasında en fazla çatıştığı odak olan Moskova Patrikhanesi, “Fener’e hürmet ederiz fakat dünyadaki en büyük Ortodoks cemaate sahip olan biziz. Yüzlerce yıl Fener’e biz yardım ettik. Fener bize ağabeylik taslamasın” diyor. Üç yıl önce Fener, Ukrayna’nın kendi alanına girdiğini ilan etti. Bu, Moskova’yla ilişkilerinin kopmasına neden oldu. Fener’in bu kararını Ortodoks dünyasında destekleyen olmadı. Ancak Rusya, Fener’e yönelik tutumunu daha sert şekilde belli ediyor. Rusya’ya göre bu olanlar, ABD’nin Rusya’yı çevreleme stratejisinin parçası. Biden, Fener konusunda, Trump yönetimine oranla daha etkin bir politikayı savunuyor. Biden seçildiğinde ilk tebrik edenlerden biri Fener Patriği olmuştu.
Heybeliada Ruhban Okulu, Ortodoks rahip yetiştirmenin ötesinde, Fener’in ekümeniklik iddiasını pekiştirecek bir adım. Bu okulda, Fener’i, Türk makamları yeterince denetleyemeyecek. Burada diğer Ortodoks ülkelerden rahip adayları okuyacak. Bu da ekümeniklik iddiasını güçlendirecek. Yoksa rahip yetiştirecek okul, dünyada bolca var.
Fener’in resmen ekümenik olarak tanınması halinde, patrik ve diğer rahiplerin Türk yurttaşı olma şartı kaldırılır. Bu da Türkiye’de, Türkiye’nin denetleyemeyeceği, civardaki Ortodoks ülkelerin siyasetine müdahale eden, devlet içinde bir devletin oluşması demek olur. "
FATİH KAYMAKAMLIĞINDAN "EKÜMENİKLİK" AÇIKLAMASI
Fatih Kaymakamlığından yapılan yazılı açıklamada, Fener Rum Patrikhanesi Patriği Dimitri Bartholomeos'un ve Patrikhanenin zaman zaman "ekümenik" kavramını kullanması nedeniyle açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
Açıklamada, 30 Ocak 1923'te Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename'de Patrikhanenin durumu ve statüsü ile ilgili bir hükme yer verilmediği, bu mukavele ile Türkiye'de yaşayan Rumlarla Yunanistan'da yaşayan Müslüman Türklerin yer değiştirdiği, İstanbul ve Bozcaada ile Gökçeada'daki Rumlarla Batı Trakya'daki Müslüman Türklerin mübadele dışında bırakıldıkları hatırlatıldı.
Azınlıklar konusunda Türkiye’nin temel hukuki dayanağını oluşturan 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nda da Patrikhane ile ilgili bir hükme yer verilmediği aktarılan açıklamada, "Patrikhanenin İstanbul'da kalması karşılığında mübadele dışı tutulan Rum cemaatinin dini bir kurumu olarak kalacağına, siyasi bir faaliyetinin bulunmayacağına ilişkin katılımcı ülke delegasyonlarının sözlerinin senet olarak kabul edildiği belirtilerek, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ruhani meclisinin yetki alanı, İstanbul Başpiskoposluğu ile Bozcada ve Gökçeada bölgesi Rum cemaatinin dini ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı tutulmuştur." ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, Lozan Antlaşmasının azınlıkların korunması başlıklı 38-44. maddelerinde gayrimüslim Türk vatandaşlarının statüsünün belirlendiği kaydedilerek, şu bilgilere yer verildi:
"Buna göre, azınlık statüsüne alınan vatandaşlarımızın dini serbestiyet içerisinde kendi dilleriyle ibadet ve eğitim yapmaları, ayrıca ibadethaneleri ile mezarlıklarını korumaları hususunda gerekli kolaylığın gösterileceği taahhüt edilmiş, Antlaşmanın 45. maddesinde ise Türkiye'nin azınlıklara tanıdığı bu hakları Yunanistan'ın da Batı Trakya'daki Türk azınlığına tanıyacağı taahhüdü yer almıştır. Hülasa; Lozan Antlaşmasının müzakereleri sırasında durumu uzun süren tartışmalar sonunda belirginleşen Patrikhane, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile yeni bir statüye dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bu durum çerçevesinde Patrikhane, Türkiye'deki Rum azınlığın bir kilisesi olarak sadece dini yetkileri haiz bir kilise niteliğinde Antlaşmanın 'Azınlıkların Korunması' başlıklı çerçevesinde mütalaa edilmesi gereken dini bir kurumdur. Yunanistan'ın uygulamasının tersine, Türkiye'de din görevlilerini kendilerinin seçme özgürlüğü bulunmakla birlikte Patrikhanenin siyasi-yönetsel açıdan 'ekümenik' vasfı bulunmamaktadır.
Nitekim Rum olmayan diğer Ortodoks kiliselerinin işlerine dönük müdahalesinin yargıya taşınması sonucunda Yargıtay 4. Dairesinin E:2005/10694, K.2007/5603 sayılı kararında: 'Egemen bir devletin kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesi, Anayasanın 10. maddesinde gösterilen eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağından kabul edilemez. Bu nedenle Patrikhanenin ekümenik olduğu iddiasının, yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. İstanbul Valiliğinin 6 Aralık 1923 tarih ve 1092 sayılı yazılarından da anlaşılacağı üzere Patrikhanede dini ve ruhani seçimlere katılacak ve seçilecek kişilerin Türk vatandaşı olmaları ve seçim sırasında Türkiye'de görevli bulunmaları gerekmektedir. Bu husus da Patrikhanenin ekümenik sıfatının bulunmadığının açık bir göstergesidir.' şeklinde vurgulanmıştır. Sonuç olarak; Lozan Anlaşması tutanakları ile yargı kararlarında Fatih Kaymakamlığına bağlı dini bir kuruluş olarak kabul edilen Fener Rum Patrikhanesinin 'ekümeniklik' iddiası hukuki gerçeklerle bağdaşmamaktadır."
www.idrak34.com