1957 yılında keşfedilen ve toprak yığını ile kaplı olan tümülüsün Frigya Kralı Midas’a ait bir mezar olduğu biliniyor. Özellikle bölgede bulunan 128 tümülüsün en büyüğü ve en gösterişlisidir kendisi.
Gordion Antik Kenti olarak bilinen bu bölge, Anadolu’da oldukça önemli bir konuma sahip. MÖ 9. yüzyılda, Friglerle birlikte bir kale-şehir formunu alarak günümüzde tarihi kültürün en önemli temsilcisi olarak dikkatleri üzerine topluyor.
Gordion Müzesi’nde yaklaşık 750 tarihi eser sergileniyor.
Özellikle yazıda ele alacağımız Büyük Tümülüs’ten çıkan fibulalar, kaseler, süslemeler ve birçok tarihi eser bu müzede sergileniyor. Bunun yanı sıra Eski Tunç Çağı’na ait çanak çömlekleri de burada görmek mümkün. Fakat hepimizi çok heyecanlandıran bir ayrıntı daha var: dünyanın en eski ve sağlam ahşap yapısının da burada, Friglere ait olması!
Bugün yapılan beton binalar bile en ufak sarsıntıda hasar alırken nasıl oluyor da binlerce yıldır “ahşap” bir yapı ayakta kalabiliyor?
MÖ 800’lü yıllarda Gordion şehri, en parlak dönemini Frig Kralı Midas döneminde yaşıyor.
Midas tümülüsü içinde Kral Midas’ın ağaçtan yapılmış oda mezarı .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Kentin en önemli özelliği tümülüslerdir. Tümülüsler, kral ve soylu kişilerin ölümünden sonra açılan çukurların içine ahşap mezarların konularak üzerlerinin toprakla kapatılması ve mezar formuna getirilmesiyle oluşan anıt mezarlardır. Soyluların ve Frig krallarının gömüldüğü bu tepecikler, şehrin de en dikkat çekici tarafını oluşturuyor. Büyüklüğü ile de dillerde dolaşan Midas Tümülüsü, Alyattes’ten sonra en büyük ikinci tümülüs olma özelliğine sahip.
Bu anıt mezarla ilgili dikkat çeken ve son zamanlarda gündeme oturan şey ise Tümülüs'teki mezar odasının, dünya üzerinde günümüze ulaşan en eski ahşap yapı olmasıdır. Bir mezar odası formunda inşa edilen bu yapıda malzeme olarak sedir, çam ve ardıç ağaçları kullanılmıştır. Bu ağaçların ortak özellikleri ise dayanıklı ve uzun ömürlü olmalarıdır. Bu yüzden inşaat işçiliğinde genellikle üç ağaç tercih edilir.
Mezar gelenekleri, Türklerdeki 'kurgan' geleneğine benzetiliyor.
Yassıhöyük Midas tümülüsü ahşap çantı tekniği ile yapılan Kral Midas mezar odası .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Ölülerin eşyaları ile gömülmesi, sevenlerinin mezara hediye bırakması gibi gelenekler Türk tarihinde de kurgan geleneğiyle görülmüştür. En büyük ikinci tümülüs olan bu anıt mezar, 300 metre çapında, 53 metre yüksekliğindedir. Yapımında kullanılan ağaç çantı tekniğinde yapılmış, mezar odası ve içindekiler oldukça iyi korunmuştur. Bugün bu yapının küçük bir formu Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.
Midas Tümülüsü, diğer Frig tümülüslerinden farklı yapıdadır. Mezar odası toprağın altına gömülmek yerine toprak zemine inşa edilmiştir. Mezar odasının etrafı, 3 metre yüksekliğindeki kireç taşı bloklarından oluşan bir duvarla çevrilmiştir ve bu duvarın içi küçük moloz taşlarla doldurulmuştur.
Mezarın içi ve dışı ayrı ayrı tasarlanmış.
Mezar yapısının içi, dört yönde uzanan ve moloz taşların basıncını dengeleyen kirişlerle desteklenen bir kasnak şeklinde tasarlanmıştır. Dışı ise büyük boyutlu ahşap tomrukların çantı tekniğiyle yapılmış bir kaplama işlevi görmektedir. Bu dış kısım, üstteki kirişlerin oturduğu bir platform olarak kullanılır.
Dış yapının inşasında ardıç ve sedir ağaçları tercih edilmiştir. Mezar odasının iç boyutları 6.20 x 5.15 metre olup yüksekliği 3.5 metredir. Mezar odasına bir giriş kapısı bulunmamaktadır. Çatı, kırma çatı şeklinde tasarlanmış ve çift cidarlıdır. Çatının üzerine 4 metre kadar taş bir yığın eklenmiştir ve bu yığının üstüne yığma toprak ve kil yerleştirilmiştir. Dönemine göre muazzam bir işçilikle inşa edilen bu dev yapı, günümüzde de ihtişamını koruyor.
Bu bölgede yapılan çalışmaları üstlenen araştırmacılar, Friglere başkentlik yapmış bu bölgenin henüz %10’una erişilebildiklerini söylüyor. Günümüze ulaşan en eski ahşap yapı olma özelliğini korumasının tek bir açıklaması var: iyi ve sağlam bir işçilik. Bölge, ziyaret edip bu devasa yapıları yerinde görmek isteyenlerin ziyaretçilerine ise her zaman açık.
Kaynaklar: Sas Upenn, Küçük Dünya, Penn Museum, Arkeolojik Haber