1890 yılının Eylül ayında eski bir kimyager ve teknik ressam olan Louis Le Prince Paris’e doğru yola çıktı. Ancak bu yolculuktan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Bu olay yaşanmadan yalnızca iki yıl önce sinema dünyası için büyük bir şey gerçekleştiren bu adam neden birdenbire ortadan kayboldu?
Bu durumun Le Prince’in borçları, ünlü mucit Thomas Edison’ın kıskançlığı ve Prince’in kardeşiyle olan borç kavgası gibi birçok sebebi olabileceği düşünülüyor. Gelin hem Le Prince’in çektiği hareketli fotoğraflara hem de birden ortadan kayboluşundaki komplo teorilerine yakından bakalım.
Louis Le Prince, 1841 yılında Fransa'da dünyaya geldi.
Louis Le Prince (Sağda) ve Ailesi .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Babası, Fransız ordusunda şeref nişanı almış bir topçu binbaşısıydı. Le Prince, küçüklüğünde kendisine fotoğrafçılığı öğreten aile dostu Louis Daguerre'nin fotoğraf stüdyosunda zaman geçirirdi. Yetenekli Le Prince, genç bir adam olduğunda Paris'te sanat ve Almanya'nın Leipzig şehrinde kimya okudu. Birbirinden farklı çalışma alanları, ilerleyen yıllardaki çalışmalarında önemli rol oynadı.
1866'da bir pirinç dökümhanesi kuran arkadaşı John Whitley için çalışmak üzere İngiltere'ye taşındı.
Le Prince (Solda) John Whitley (Sağda) .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Le Prince kısa süre sonra “uygulamalı sanatlar” için bir okul kurdu ve gündelik nesneleri hem işlevsel hem de güzel hale getirdi. Metal ve çanak çömlek üzerine fotoğraf çekme denemeleri yapmaya başladılar, bu onlara biraz ün kazandırdı.
1881'de Le Prince, çalıştığı şirket Whitley Partners'in temsilcisi olarak ABD'ye gitti.
Ülke çapında sergilenen panoramalarda uzmanlaşmış bir sanatçı grubunun yöneticisi oldu. Bu sıralarda, "hareketli" fotoğraflar fikrini incelemeye başladı. Le Prince'in ilk deneyi, en az 16 lensli büyük bir fotoğraf makinesiyle sonuçlandı. Hareket eden nesnelerin tonlarca fotoğrafını biraz farklı açılardan çeken bu makine bir tür hareket yakaladı ancak görüntüler oldukça titrekti.
1887'de İngiltere'ye dönen Le Prince, Leeds'teki bir atölyede daha sade tek lensli bir kamera tasarladı.
Kısa bir tahta kutuyu andıran kameranın içinde kağıt negatifler kullandı ve saniyede 12 ila 20 kare fotoğrafladı. 14 Ekim 1888'de Whitley'lerin evi olan Oakwood Grange'ı ziyaret etti ve yeni makineyle ilk filmini çekti. Oğlu Adolphe, Joseph ve Sarah Whitley ile arkadaşı Annie Hartley'in bahçelerinde daireler çizerek yürüdüğünü gösteren basit bir görüntüydü. Sadece birkaç saniye uzunluğunda olan, dünyanın ilk “film üzerine çekilmiş” sinema filmiydi.
Yeni kamerasından memnun olan Le Prince, gelecekte daha uzun ve iyi kalitede çekimler yapmak için bir projektör üzerinde çalışmaya başladı. Ailesi daha sonra onun atölyesinde hareketsiz görüntüleri başarıyla hareket ettirdiğini iddia etti. Ancak ne yazık ki hiç kimse, sıkı çalışmasının sonuçlarını asla göremedi.
1890'da Le Prince ABD'ye geri dönmeye karar verdi. Çünkü Edison'ın ve Lumière Kardeşler'in yıllar sonra yapacağı gibi, yaptıklarını halka göstermek istiyordu.
Le Prince ve Ailesi .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
O Eylül'de, karısı ve çocukları New York’ta onu beklerken, Le Prince icatlarını topladı ve uzun yolculuğa hazırlandı. Le Prince, Atlantik'i geçmeden önce ailesini ve arkadaşlarını ziyaret etmek için Fransa'ya gidecekti. 16 Eylül'de kardeşi Albert, Dijon'da Paris'e giden trene binerken onu yolcu etti ve onu son gören kişi kardeşi oldu.
Ancak tren Paris'e vardığında Le Prince trende değildi, çantaları da yoktu. Ne Dijon istasyonunda ne de trende herhangi bir tuhaf davranış bildirilmemiş ve yol boyunca herhangi bir ceset bulunmamıştı. Le Prince iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu.
Bugüne kadar bu garip olayla ilgili bilinen tek gerçek şey bu. Ancak ortaya bir sürü teori atıldı ve en yaygın olarak kabul edilenleri ise şunlar:
Le Prince’in milyonlarca dolar borcu vardı ve iflasın eşiğindeydi. Kendini kapana sıkılmış gibi hissettiği için intihar etti.
Bu teori kimileri tarafından kabul ediliyor ancak bazı kişiler de ailesine bağlı ve Amerika’ya hatta New York gibi bir şehre taşınabilen birinin borcu olmasının ya da intihara sürükleyecek kadar borcu olmasının imkansız olduğunu düşünüyor. Ayrıca Le Prince, icatlarını insanlara göstermeyi dört gözle bekliyordu.
İddialara göre kardeşi Albert’in Le Prince’e oldukça fazla borcu vardı ve bu yüzden kardeşi onu öldürdü.
Hem borç olayı hem de Le Prince’i canlı gören son kişi kardeşi olduğu için bu komplo ortaya atıldı. Ancak aralarında bir husumete ya da borca dair hiçbir ipucu yoktu. Ayrıca geriye kalan mektuplarda Le Prince’in, ailesine ve kardeşine oldukça düşkün olduğu görülüyor.
19. yüzyılın patent savaşları Le Prince’i bitirdi.
Thomas Edison .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Yazının ilk başında Edison’un kıskançlığı demiştik. İşte patent savaşları denen şey tam olarak buydu. İddialara göre o zamanlar Edison hareketli fotoğraf endüstrisini tamamen kontrol etmek istiyordu. Bu yüzden bu alanda çalışmalar yürüten Le Prince yeni bir patent başvurusu yapmadan Edison onu ortadan kaldırmak istedi.
Pek çok kesim, hatta Le Prince’in eşinin bile desteklediği bu teoriyi yanlış bulanlar da var çünkü o zamanlar dünya çapınca kamera icat eden, Le Prince gibi hareketli fotoğraflarla uğraşan çok kişi vardı. Edison’ın Le Prince’i öldürmek ya da öldürtmek için herhangi bir nedeni yoktu.
Louis Le Prince'e tam olarak ne olduğunu muhtemelen asla bilemeyeceğiz. Ancak her halükarda, trajik sonuna rağmen Le Prince sinema tarihine büyük ve kalıcı bir katkı yaptı. Kesinlikle "Sinemanın Babası" unvanını hak ediyor.
Kaynaklar: DailyBeast, The TrueCrime Database