DB’nin onayladığı Ülke İşbirliği Çerçevesi (CPF) kapsamında mevcut 17 milyar dolarlık tutarındaki ülke portföyüne ek olarak 18 milyar dolarlık bir kaynak sağlanması öngörüyor.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, konuyla ilgili BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı.Lopez’in verdiği bilgilere göre çerçeve kapsamında 6 Şubat 2023 depremlerinden etkilenen bölgelerde ekonomik toparlanmanın desteklenmesi ve iklim değişikliği alanı önemli yer tutuyor.Lopez, Kanal İstanbul’un ise projeler arasında yer almayacağını belirtti.Türkiye’deki, Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’le özdeşleşen mevcut ekonomi politikalarını da değerlendiren Lopez, bu politikaları övdü ve ikinci yarıda düzelme beklediklerini umduğunu belirtti.Lopez, Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımda bir pozitif eğilimin bulunduğunu da söyledi.
Ülke İşbirliği Çerçevesi neyi hedefliyor?
CPF, Dünya Bankası Grubu’nun önümüzdeki yıllarda Türkiye’deki faaliyet alanlarını, bu faaliyetlerin temelini oluşturacak mali çerçeveyi ve halihazırda hazırlık aşamasında olan operasyonları tanımlıyor.Lopez, yeni CPF’nin belirlenmesinde özetle, “DB’nin 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra yeniden inşa ve onarım çabalarına desteğinin, hükümetin ekonomik dengesizlikleri ele alma konusunda kaydettiği ilerlemenin ve hükümetin iklim değişikliğinin etkilerini azaltım projelerinin sayısının” göz önünde tutulduğunu belirtiyor.Lopez, finansmanın büyüklüğüyle ilgili “Halihazırda uygulama aşamasında olan yaklaşık 17 milyar dolarımız bulunuyor ve 2024-2027’deki üç mali yıl, yaklaşık 12 milyar doları özel sektörü destekleyecek şekilde ilave 18 milyar dolar daha taahhüt etmeyi planlıyoruz” diyor.Dünya Bankası Ülke Direktörü, kamu sektörüne tahsis edilecek fonların birkaç kilit alana odaklanacağını söylüyor.Bunlardan birincisinin 2023 yılındaki depremleri takiben; kamu altyapısı, sosyal hizmetler ve ekonomik yeniden canlandırma üzerinde yoğunlaşan çabalar.İkincisi hükümetin 12 yıllık 60 GW yenilenebilir enerji girişimini destekleyerek enerji güvenliğinin artırılması, üçüncüsü ise iklim değişikliğiyle ilgili sorunların ele alınması olduğunu belirtiyor.Hükümetin 12 yıllık 60 GW yenilenebilir enerji projesiyle güneş ve rüzgar enerjisinde kurulu gücü 2035’e kadar her yıl 5 GW artırmayı hedefliyor.
Finansman kapsamındaki projeler neler?
Peki son Ülke İşbirliği Çerçevesi kapsamında somut olarak hangi projelere finansman sağlanacağı belli mi?“Halihazırda belirlenmiş ve onaylanmış bir dizi proje bulunuyor” diyen Lopez birkaç örnek veriyor:“Örneğin, ihracatçılara destekleyen bir kamu bankası olan Eximbank’a, Avrupa Birliği Sınırda Karbon Yönetmeliği’ne uyum için şirketleri finanse edilmesi amacıyla, 660 milyon dolar garanti verildi.“Ayrıca, yakınlarda, salınımlarını azaltmayı hedefleyen firmaların yatırımlarını destelemek için 400 milyon dolar operasyonunu ve çatılardaki güneş panellerinin yaygınlaştırılmasını destelemek için 600 milyon dolarlık bir operasyonu onayladık.”Lopez, iklim değişikliği gündeminin programlarında önemli bir yer tuttuğunu belirtiyor.Depremden etkilenen bölgeler konusunda ise şunları söylüyor:“Depremden etkilenen bölgelerdeki mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesini içeren bir operasyon için hazırlanıyoruz ki bu da Haziran ayında onaylandı.”
Kanal İstanbul finanse edilen projeler arasında mı?
Bazı uzmanlar, finansmanın açıklanmasından sonra “Dünya Bankası bu parayla Kanal İstanbul’u finanse eder mi?” sorusunu da gündeme getirdi.Kanal İstanbul projesinin mevcut Ülke İşbirliği Çerçevesi içinde yer alıp almadığını sorduğumuz Lopez, buna olumsuz yanıt verdi:“Kanal projesi, hükümet ile Dünya Bankası ile yürütülmüş görüşmelerin bir parçası olmadığı için Ülke İşbirliği Çerçevesi içinde yer almıyor.”
Dünya Bankası Türkiye ekonomisindeki gidişatı nasıl görüyor?
Türkiye ekonomisindeki gelişmelerle ilgili görüşünü sorduğumuz Lopez, hükümetin son dönemde uyguladığı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile özdeşleşmiş olan ekonomi politikalarını doğru bulduğunu söyledi.Yeni yönetimin Haziran 2023’te göreve başladığında ekonomide birçok sorunun bulunduğunu belirten Lopez şunları ekledi:“Ekonomi ekibi, bu politikaları layığıyla düzeltebilmek için kademeli olarak bu sorunları alıyor. CDS’lerin (Kredi Risk Primi) gelişime ya da kredi değerlendirme kuruluşlarının eylemlerine bakıldığında piyasaların pozitif tepki verdiği görülüyor.”Bazı yorumcular, Türkiye ile DB arasındaki yeni anlaşmanın Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımda pozitif bir eğilimin ortaya çıktığı gösterdiği şeklinde yorumladı.Bu yoruma tamamen katıldığını belirten Lopez şunları ekledi: “Ve bu eğilimi yansıtan sadece Dünya Bankası’nın programı değil. Standart finansal risk ölçümleri son aylarda kayda değer bir biçimde düştü ve Citigroup ve JPMorgan gibi bazı kurumlar şimdiden yatırımcılarına Türk Lirası alma tavsiyesinde bulunuyor. S&P’nin Türkiye’nin kredi notunu B+’ya yükseltmesi de bu eğilimi destekliyor.”Mevcut ekonomi politikalarının bedelini asıl olarak düşük gelirli kesimler ve işçi sınıfının ödediği yönündeki eleştirileri hatırlattığımız Lopez, bu eleştirilerle ilgiliyse şu yorumu yaptı:“Hükümet programının etkili olması için sabırlı ve azimli olmak, önem teşkil edecektir. Faiz oranları belirgin bir şekilde artmış ve enflasyon yüksek seyretmeye devam ederken halktan sabırlı olmasını istemenin zor olduğunu biliyorum. Bunu çok iyi biliyorum.“Ancak alternatifin çok daha kötü olacağına inanıyorum. Yüksek enflasyonun özellikle düşük gelirli kesimleri cezalandırdığını görmezden gelemeyiz. Olumlu bir not olarak, durumun bu yılın ikinci yarısında düzelmeye başlamasını umuyoruz.”“Türkiye’nin son yirmi yıldaki büyüme performansının çok iyi olduğunu ve bu durum son 15 yıl içinde 11 milyondan fazla yeni işin yaratılması ve nüfusun yaşam standartlarında önemli iyileşmelerin sağlanmasıyla sonuçlandığını” belirten Lopez, “bununla birlikte son yıllarda faktör verimliliğindeki artışın azaldığını gözlemlediklerini” söyledi.Verimlilik için kullanılan ölçütlerden biri olan faktör verimliliği, büyümenin üretimde kullanılan emek ve sermaye gibi faktörler tarafından açıklanamayan kısmını ifade ediyor.“Bu eğilimi tersine çevirmek için kaynakların verimli bir şekilde tahsis edilmesinin sağlanması kilit önem taşıyacak ki enflasyon yüksek olduğunda bunu yapmak zordur” diyen Lopez şunu ekliyor: “Dolayısıyla hem yoksul kesimleri korumak hem de geçmiş yıllardaki büyüme ve istihdam yaratma rekorlarını devam ettirmek için hükümetin mevcut ekonomik politikalarını sürdürmesi gerekecektir.”