Duayen gazeteci Abdi İpekçi, 44 yıl önce Milliyet gazetesi genel yayın yönetmenliği yaptığı sırada Mehmet Ali Ağca tarafından yapılan silahlı saldırı ile yaşamını yitirdi. İpekçi’yi ve suikastı Cumhuriyet’e değerlendiren hukukçu ve gazeteciler, İpekçi’nin idealist duruşuna ve cinayetin hâlâ aydınlatılamamasına dikkat çektiler.
NİTELİKLİ TOPLUM KAYGISI
“İpekçi, Milliyet’in yönetimini ele aldığı 1950’lerden itibaren halkı zayıf taraflarından yakalayan ve anlık heyecanlar veren bir gazete yerine, geleceğin nitelikli toplumunu yetiştirecek bir yayın gerçekleştirdi” diyen gazeteci Melih Aşık, “Gençlere gazete okuma zevkini aşılamak, onları çağa uygun kültür ve bilgilerle donatmak başlıca amaçlarındandı” ifadelerini kullandı. Her adımda aklın ve vicdanın sesi olan İpekçi’nin, gazeteciliğin kurumsallaşmasında önemli rol oynadığına değinen Aşık, İpekçi’nin 1960’ta Basın Ahlak Yasası’nı bizzat hazırladığına ve 212 sayılı Basın İş Kanunu’nun hazırlanmasına öncülük ettiğine dikkat çekti.
12 EYLÜL’ÜN HAZIRLIĞI
İpekçi’nin 12 Eylül darbesinin taşlarının döşendiği dönemde öldürüldüğünün altını çizen Aşık, şunları söyledi:
“Abdi İpekçi’ye yönelik cinayette tetiği çeken ile yardımcı olan birkaç kişi ortaya çıktı ama cinayetin arka planı bugüne dek aydınlatılmadı. O karanlıkta kimi meşum ve malum yabancı istihbarat örgütlerinin gölgesi rahatça fark edilir. Bu çarpıcı cinayet ve o günlerde ülkeyi saran terör dalgası, ülkenin demokrasi ile yönetilemeyeceği konusunda halkı ikna etmeye yönelik meşum eylemlerdi. Darbe tezgahının ön hazırlıklarıydı. O süreç, 12 Eylül darbesi ve ardından CİA görevlisi Paul Henze’nin koşa koşa Başkan Carter’a gidip ‘Bizim çocuklar başardı’ diye müjde vermesiyle noktalanmıştı.”
YOL GÖSTERİCİ
İpekçi’nin Türk basını için sağduyunun sesi ve yol gösterici olduğunu söyleyen gazeteci Pınar Türenç, “O, yalnızca Milliyet gazetesinin efsane genel yayın müdürü değil, Türk basınının ilkeli, dürüst, vatanı için var gücüyle çalışan gazetecisi, düşün dünyasının önemli bir kalemiydi” dedi. Bu duruşu ve özellikleriyle İpekçi’nin Türk basınında bir ekol yarattığını belirten Türenç, İpekçi’nin ilkeleriyle mesleğine birçok yenilik kazandırdığını ifade etti. İpekçi için basın özgürlüğü ve demokrasinin vazgeçilmez değerler olduğunu vurgulayan Türenç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Halkın haber alma hakkını sonuna kadar savunur, bir kişinin dahi sesi olmayı ilke edinirdi. Gerçeklerin ortaya çıkması için sürdürdüğü çizgisinden rahatsız olan karanlık mihraklar, alçakça ve korkakça o tetiği çektiren eller bilsinler ki ne İpekçi unutulur ne de biz İpekçi ekolünden vazgeçeriz.”
"FAİLLER VE YARDIMCILARI ARAMIZDA"
Abdi İpekçi cinayetinde önce fail ve faillerin sakladığını söyleyen Av. Cihan Arık, “Sonra olay tek bir kişiye mal edildi. Sonrasında da film senaryosu gibi bir kurguyla el birliğiyle cezaevinden kaçırıldı. Kimseden de hesap sorulmadı” dedi. Zamanaşımı ve af gibi bahanelerle Ağca’nın iadesinin 14 Haziran 2000’e kadar bekletildiğini belirten Arık, sonrasında yaşananları şu sözlerle özetledi:
“Ağca’nın; terör örgütü suçlarından verilmemiş mevcut kanunlara göre kesintisiz 30 yılını cezaevinde geçirmesi gerekecekti. 1991’deki Terörle Mücadele Kanunu değişikliğiyle, bu tarihten önce işlenmiş suçlarda müebbet hapis cezalarının 10 yıla düşürülmesi kuralı getirildi. Ağca’ya ilk tahliye kararı 12 Ocak 2006’da geldi. 8 gün sonra hesap hatası denilerek, 20 Ocak 2006 tarihinde yeniden yakalanarak cezaevine geri getirildi. Yargıtay’ın, hakkındaki tahliye kararını bozmasının ardından cezaevine konulan Abdi İpekçi’nin katili Ağca’nın 2010 yılına kadar cezaevinde kalması kararlaştırıldı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin tahliye kararını bozması üzerine cezaevine konulan Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinde kalacağı süre tekrar hesaplandı ve 18 Ocak 2010’da tahliye oldu.
Birileri hukukun etrafını dolanıp ya da yasa değişiklikleri ile failleri ve yardım edenleri hep korudu. Failler ve yardım edenleri hâlâ toplumda aramızda hatta siyasette. Katledilişinin 44. yılında İpekçi cinayetinin hâlâ cezasız kalması ve devletin olayı aydınlatmaması kabul edilemez.”
İLKELİ, İDEALİST VE YENİLİKÇİ
1929’da doğan Abdi İpekçi, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Hukuk Fakültesinden eğitim aldı. Yeni Sabah, Yeni İstanbul gibi yayın organlarında çalışan İpekçi, Yazıişleri Müdürlüğü ve Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı Milliyet gazetesinin 18 yıl başyazarlığını yürüttü. Gazeteciliğinin yanında örgütsel alanda da aktif olan İpekçi, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsü’nün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı Genel Sekreterliği gibi görevlerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü ve düşünce özgürlüğünü savunan ve siyasi görüşünü demokratik sosyalizm olarak tanımlayan İpekçi, 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka’daki evinin yakınlarında aracındayken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü. İpekçi, 70’li yıllarda kargaşa ve terörün önlenmesi için iktidar ve muhalefet arasında uzlaşma zemininin yaratılması gerektiğine inanıyor, devlet yönetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, çağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını savunuyordu.