Doğuştan işitme engellilerle sonradan işitmesini kaybedenlerin arasında çok önemli farklar bulunuyor. Bu yüzden engelliler arasında doğuştan işitme engelli kişilere aynı zamanda sağır deniyor.
Bu kelime toplum tarafından yadırgansa da sağır olmakla işitme engelli olmanın arasındaki fark daha iyi anlaşılsın diye bu tabir kullanılıyor. Danıştığımız bir engelli birey de bu kelimenin kullanımının bir sorun teşkil etmediğini belirtti.
İşitmesini sonradan kaybetmiş olanlar kaybetme yaşına bağlı değişkenlikler göstermesiyle beraber doğuştan işitme engelli olan kişilere göre çok daha az zorluk yaşıyor.
Doğuştan işitme engelli olan kişiler aynı zamanda konuşamıyorlar da. Çünkü konuşmak duyarak sahip olunan bir kazanım olduğu için konuşmayı da hiçbir zaman öğrenemiyorlar.
Bu yüzden toplum tarafından bu insanlara "sağır dilsiz" deniyor ama konuşamamalarının sebebi ağız veya dillerinde sorun olması değil. Ayrıca bu insanlar okuma-yazma da öğrenemiyor. Çünkü bütün harflerin temsil ettiği sesleri de hiç duymadılar.
Doğuştan işitme engellilerin iç seslerinde, düşüncelerinde sesle oluşturulmuş herhangi bir dil bulunmuyor.
Konuşma diliyle düşünmeleri mümkün değildir. Nasıl ki işaret dili bilmeyen biri işaret diliyle düşünemezse işitme engelli bireyler de konuşma diliyle düşünemez. Eğer işitme dili de bilmiyorlarsa o dilde de düşünemezler. Engel sonradan oluştuysa ana dilleriyle düşünmeleri mümkündür.
Peki rüyalarında durum nasıl?
Rüyalarında da ses bulunmaz. Bunun yerine sadece görme duyusundan ve işaret dilinden oluşan rüyalar görürler. Hafızasında işitsel bir deneyimi olmayan biri, rüyasında da bu deneyimi yaşayamamaktadır.
Chicago Üniversitesinde görevli olan doğuştan işitme engelli fizik profesörü Giordon Stark da bunu doğruluyor. Düşüncelerin ve rüyaların tamamen görselden oluştuğunu belirtiyor.
Kaynaklar: Yakup Gençtürk, Ergo Terapim, gdh digital
www.idrak34.com