Yerli halklar doğa ile kurdukları minnet ve karşılıklılık ilkesine dayalı yaşam biçimleri ile binlerce yıldır doğanın en büyük destekçilerinden biri oldular. Dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan yerli halklar söz konusu ekosistem olunca küresel biyoçeşitliliğin yüzde 80’inini korumaktadırlar. Tabii ki dünyadaki birçok yerleşim politikası barbarca gerçekleşmemiş olsaydı nüfusları da bu kadar az olmayacaktı ve belki de şu an dünyanın atmosferinde bu kadar CO2 birikmemiş olacaktı. Ancak onlar, yıllarca sahip oldukları bilgilerin işe yaramaz olduğunu vurgulayan baskın kültürel yaklaşım karşında doğayla uyumlu yaşamaya devam ettiler.
ABD'de hayatta kalanlarının ailelerinin yanından alınıp yatılı okullarda kendi kültürlerine ilişkin birçok kadim bilginin unutturulduğu düşündükçe son yıllarda iklim krizi karşında yeniden yerli bilgiden yardım istenmesi ne büyük bir ironi? Evet insanız, hatalarımızla öğreniyoruz. Ancak ne yazık ki bazı hatalar geri dönüşü olmayan yıkımlar getiriyor.
“İklim krizi ile mücadele ederken dünyamızı korumalıyız” diyoruz, uzunca zamandır ilgiyle takip ettiğim Waorani halkının başkanı Nemonte Nenquimo ise “Dünya bizden onu kurtarmanızı beklemiyor, yalnızca ona saygı duymamızı bekliyor. Biz yerli halklar da aynısını bekliyoruz.” diyor. Bu birkaç cümle aklıma her geldiğinde yerli hakların kadim bilgiyle olan güçlü bağlantısını anımsıyorum. Aynı zamanda bu birkaç cümle öylesine geniş bir bakış açısı içeriyor ki. Bunlardan yalnızca birini, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken paylaşmak istedim.
Kahraman mitlerini çok seven baskın eril yaklaşım, söz konusu iklim krizi de olsa yine “motto”lar oluşturup yoluna devam etmek istiyor. Kahramanlık destanlarını düşünün, birçoğunun bir yerinde kahraman erkek tarafından kurtarılan bir kadın mutlaka vardır. “Dünya Ana” (mother earth) veya Türkçede sıkça kullandığımız “Toprak Ana” tanımını ele alalım. Burada da yine iklim krizine karşı onu yani dişili kurtarma söz konusu. Oysa ki ne dünya, ne yerli halklar ne de kadınlar kurtarılmaya gereksinim duymuyor. Saygı duymak ve baskın olan ayrımcı eril dili dişil enerji ile dengelemek yeterli bir davranış biçimi.
EVİ İÇİN HUKUKİ MÜCADELE BAŞLATTI
Nemonte Nenquimo’ya geri dönecek olursam; Ekvador’daki Amazon Ormanları’nda yaşayan 5 bin kişilik nüfuslu yerli Waorani halkının başkanı ve 2020 yılında aldığı Goldman Çevre Ödülü ile “Çevre Kahramanı” ilan edildi. Dış dünya ile 1958 yılında karşılaşan Waoroni halkında doğayla uyumlu yaşayan birçok toplulukta olduğu gibi kadınlar karar verici konumda. İklim aktivizminin güçlü seslerinden biri olan Nemonte Nenquimo halkının da üzerinde yaşadığı Amazon yağmur ormanlarının bazı kısımlarını petrol şirketlerine, onların rızasını almadan satma planları nedeniyle Ekvador hükümetine karşı bir kampanya başlattı ve dava açtı.
Davanın zaferle sonuçlanması yerli halklar için dönüm noktası niteliğinde yasal bir emsal oluşturdu ve Amazonların 500 bin dönümlük alanı kurtarıldı. Biyoçeşitliliğin merkezinde büyüyen Nenquimo doğanın ve dolasıyla halkının ona aktardıklarını gençler, yaşlılar ve türler arasında dengeli bir yaşam için manifestosu dönüştüren bir kadın. Dünyadaki oksijenin yüzde 20’sinden fazlasını üreten Amazon yağmur ormanları CO2 emme kapasiteleri ile dev karbon kuyuları gibi. 2020’de araştırmaya göre Amazon Havzası 250 milyar ton karbon depolayabiliyor.
Unutmadan bizim cansız diye tanımladığımız birçok şeyin canlı olduğu düşünen yerli halklardaki bazı sözcükler insanın doğanın hakimi değil bir parçası olduğunu vurgulamak için güzel bir araç. Örneğin ABD’deki Kızılderili halkı Potawatomiler’de koy cansız değil çünkü oradaki su yaşıyor. Umuyorum bu 8 Mart cinsiyet ayrımı olmaksızın her birimiz için dilimize daha da özen gösterdiğimiz bir başlangıç olsun.