Alexander Vasquez / BBC Dünya Servisi
Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) hastaların yüzde 26’sının teşhis konulduğunda yeterli bilgi ve eğitim almadığını, bunun da diyabetin kötü kontrolüne yol açtığını ve felç, böbrek yetmezliği, körlük, uzuv kaybı gibi fiziksel hasarların yanı sıra ve ruh sağlığına da zarar verebileceğini söylüyor.
İnternet üzerinden yapılan araştırmaya ya diyabet hastası ya da aralarında Brezilya, Hindistan ve Nijerya gibi ülkelerin de bulunduğu çeşitli ülkelerden sağlık çalışanı olan 3.208 kişi katıldı.
Ancak bir diyabet hastası olarak, bu araştırmanın sonuçları maalesef bana bir sürpriz olmadı ve bu benim de çok iyi anlayabileceğim bir durum.
TEŞHİSTEN SONRAKİ BİLGİSİZLİK
Yedi yaşındayken Kosta Rika’da teşhis konulan Bir Tip 1 diyabet hastası olarak, hastalığım hakkında çok fazla bir şey bilmeden, kaygı ve stresle büyümenin ne demek olduğunu biliyorum.
Bir cam kemik hastası olarak verilen ilaçların yan etkisiyle diyabet oldum ve şu anda tekerlekli sandalyedeyim.
Hastalığı 7/24 kontrol altında tutmak çok zordu. İlk gençlik yıllarımda bir glükoz sensörüm yoktu. Her gün panik atak geçirir, sıklıkla zaten insülin yapıp yapmadığımı unutur ya da iki kez vurduğumu düşünüp, kan şekeri düzeyimin yaşamımı riske atacak kadar düştüğünden korkardım.
25 yaşındayken İngiltere’ye taşındıktan sonra hastalığım hakkında daha çok şey öğrendim. Bugün Ulusal Sağlık Hizmeti’nin (NHS) verdiği eğitim ve ekipman sayesinde, diyabet yönetimi konusunda gün içinde almak gereken sayısız karar konusunda kendime daha çok güveniyorum ve sonuç olarak daha güvende hissediyorum.
Diyabet hastası biriyle daha konuşup, benimle benzer deneyimler yaşayıp yaşamadıklarını görmek için Chihuahua, Meksika’dan Ana Lucia ile konuştum.
Diyabet teşhisinden sonra sadece kendisinin değil, ailesinin de hayatının dramatik bir şekilde değiştiğini anlattı.
Ana Lucia’ya, sekiz yaşındayken yoğun bakıma kaldırıldıktan sonra Tip 1 diyabet teşhisi konuldu.
“Çok üzülmüştüm, çünkü küçük bir kız çocuğuydum ve artık tatlı yiyemeyecektim. Akşamdan sabaha olan bir değişiklikti ve bana ‘şunu, bunu yiyemezsin’ dediler."
Annesi Clementina, kızının beş gün hastanede yattığı süreçte nasıl yolunu kaybetmiş gibi hissetiğini anlattı:
"Bana küçük bir çocuk olduğu için insülin iğnesi yapmayı öğrenmem gerektiğini söylediler. İkimiz birlikte diyabeti öğrenmeye başladık.”
Ancak destek olmaması ve diyabet yönetimi konusundaki farkındalık eksikliğinin, günlük yaşamlarını sürdürmeye çalışırken Clementina ve Ana Lucia üzerinde olumsuz etkisi oldu.
Clementina “Okullarda ‘evet burda diyabetli bir öğrencimiz var, planımız da bu olmalı’ diye özel bir şeyler olmalı” diyor.
DİYABET NEDİR?
Diyabet, tedavisi olmayan bir hastalıkİnsülin hormonuyla ilgili sorunlar nedeniyle vücut kan şekeri seviyelerini kontrol edemiyorTip 1 ve Tip 2 olarak ikiye ayrılıyorŞu anda 17 yaşına gelen Ana Lucia, diyabetini büyük ölçüde kendisi kontrol altında tutuyor.
Ancak bazen yorucu olduğunu da söylüyor:
“Daha az uyuyorum çünkü kan şekeri seviyemi kontrol etmem ya da insülin vurduktan sonra birkaç saat beklemem gerekiyor.”
Ana Lucia, kan şekeri seviyelerini ölçen sensörlere sahip Freestyle Libre adlı cihazı kullanıyor. Böylece parmağını kan çıkartmak için delmesi ve yeterli sayıda şerite sahip olup olmadığından kaygılanması gerekmiyor.
Ana Lucia, bu cihaza daha önce sahip olmanın diyabetle yaşamını kolaylaştıracağını söylüyor. Ailesi ve arkadaşları ona iyi bir destek ağı sunsa da, diyabetini yönetmenin okuldaki sınavları ve ödevleri eklendiğinde çok daha zorlu olabildiğini vurguluyor.
RUH SAĞLIĞINA ETKİLERİ
Getty ImagesIDF’nin çalışmasında, fiziksel sonuçların yanı sıra, hastalık konusunda çok fazla bilgi sahibi olmamanın ruhsal sağlık üzerindeki etkileri de incelendi.
IDF Başkanı Prof. Andrew Boulton “Doğru eğitimi almazsanız, bu durum kaygıya ve kesinlikle depresyona yol açabilir” diyor.
Araştırma, sağlık çalışanlarının da daha iyi bilgilendirilmiş olması gerektiğini gözler önüne seriyor. Sağlık çalışanı katılımcıların yarısından biraz azı (% 49) diyabet bağlantılı depresyonu teşhis edebileceklerini söylüyor.
Boulton “Depresyondaki insanlar tıbbi tavsiyelere daha az uyuyor. Örneğin ayaklarında bir sorun varsa belli ayakkabıları giymemek gibi.” diyor.