Depremin ardından takip eden günlerde bölgedeki ihtiyaçlara yönelik yardımlar toplandı ancak bu yaralar yalnızca battaniyeyle ya da toplanılan milyarlarca lirayla kolayca sarılacak türden değil. Ayrıca şu an bu bölgeye olan duyarlılığın fazla olduğunu ancak zamanla bu ilginin dağılacağını maalesef biliyoruz. Çünkü genellikle böyle oldu.
Dersler çıkarıp önlem almak yerine, öncekilerden daha büyük bir yıkım yaşayana dek zaman içinde olan biten her şeyi unutmayı tercih ettik. Bu kez daha farklı olabiliriz. Her şeyden öte bir an evvel insanlar ve diğer tüm canlılar sosyal yaşama tekrar entegre olabilmeliler. Bir anlamda sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmemiz gerekiyor.
Yaşananların üzerine Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer alan en temeldeki basamaklar zarar gördü.
Afet dönemlerinde öncelikli ve acil ihtiyaçlar genelde ilk iki basamağa indirgenebiliyor. Çünkü yeme-içme, barınma, güvenlik gibi insanın hayatta kalmasını sağlayan en temel maddeler sarsılmış oluyor. Bu nedenle öncelik sırasında yer alıyorlar.
Bunların biri bile gerçekleşmediğinde insan olarak kendimizi eksik hissediyoruz ve ruh sağlığımız etkilenebiliyor. Dolayısıyla da kişinin kendini gerçekleştirebilmesi için tüm basamaklar sağlam olmalı.
Bölgedeki insanların depremden önce süregelen kendine özgü hayatları vardı.
Sırf ihtiyaçları var diye yardım adı altında insanların razı olmasını beklediğimiz şeylerin ne kadar onur kırıcı olabileceğinin farkında olmalıyız. Maddi manevi büyük kayıpların insanda derin izler ve aşılması zor travmalar yarattığını biliyoruz. Herkesin bir evi, ailesi, geçimini sağladığı bir işi ve sahip olduğu değerli şeyleri vardı.
Ev dediğimiz şey yalnızca dört duvardan oluşan beton yığınından ibaret değil. İçine doğduğumuz, büyüdüğümüz hayatımızın büyük bir kısmının geçtiği ve anılarımızın olduğu güvenli alanımız aslında. Bazıları ailesi ve eviyle birlikte her şeyini kaybetti. Bazıları hayatta kaldığı için suçluluk hissediyor. Tüm bu travmatik izler üzerini örtmeden iyileştirilmeli. Bu konuda toplumun birer ferdi olarak hepimize görevler düşüyor.
Öncelikle depremzedeler için, “Bak sen şanslısın; en azından hayattasın, şükret!” gibi yüzeysel telkin cümlelerinin çok da işe yaramayacağı bir dönemden geçiyoruz.
Bir anda sahip olduğunuz herkesi ve her şeyi yitirdiğinizi düşünün. Böyle bir durumda havalarda uçuşan milyarlar ya da yapılacak nakdi yardımların hiçbiri ne vefat eden insanları ne de anılarla dolu evleri ve hayatları geri getirmeyecek. Fiziksel sağlığınız kadar psikolojik sağlığınızın da iyi olması gerekiyor.
Neredeyse tüm belediyelerde, resmi ve sivil organizasyonlarca psikolojik destek sağlayacak ekipler görevlendirilmiş durumda. Ayrıca Kızılay'ın bünyesindeki psikolog, klinik psikolog, sosyal hizmetler, psikolojik danışmanlık ve rehberlik uzmanlarından oluşan profesyonel ekipleri bulunuyor. Deprem bölgesindeki yetişkin ve çocuklara psikolojik destek veriyorlar.
Ancak maddi ve psikolojik olduğu kadar toplumsal bir destek sağlanmasına da ihtiyaç var.
Depremden etkilenen çoğu insan, ülkenin farklı şehirlerine geldi veya getirildiler. Bir kısmı depremin ardından imkan bulduğu ilk anda farklı bir şehre doğru yola çıkmıştı. Bir kısmı da görevliler tarafından diğer şehirlerdeki öğrenci yurtlarına ve otellere yerleştirildi. Hem bölgedeki çadır kentlerde kalanlar hem de başka şehirlere taşınmak isteyenler, mesleklerine ve becerilerine göre iş bulmaları için desteklenmeliler.
Hem sivil toplum kuruluşları hem de resmi görevlilerce konteyner kentler kuruluyor ve yeni yaşam alanları oluşturuluyor. Genç, çocuk, yetişkin ve yaşlılar her kesimin farklı sosyal ihtiyaçları olduğunu biliyoruz. Bu yaşam alanlarında düzenlenen etkinliklerde gönüllü olarak görev alabiliriz. Eğer deprem bölgelerine uzaktaysanız ve yardım etmek istiyorsanız bir çocukla ya da bir yetişkinle mektup arkadaşı olabilir, manevi ve sosyal anlamda yardıma gönüllü olabilirsiniz.
Bölgede, sahibi vefat eden evcil hayvanların ve sokak hayvanlarının da aynı şekilde tıpkı bir insan gibi ağır etkilendiğini biliyoruz.
Tüm insanlar gibi diğer canlıların da daha güvenli bölgelere getirilmesi ve tedavi ettirilmesi gerekiyor. Daha çok barınma alanı, mama desteği, veteriner hekim ve gönüllü ihtiyacı doğuruyor aynı zamanda. Bu konuda, sahipli ve sahipsiz tüm hayvanların yeni bir yuva sahibi olmasına katkı sağlamak adına bireysel ya da belirli organizasyonlarda gönüllü olabiliriz.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği, veteriner hekimlerin toplandığı Afet.vet adlı bir dayanışma ve koordinasyon platformunu hayata geçirmişti. İstanbul ve Ankara'daki bazı veteriner klinikleri ve hayvanseverler de gönüllü olarak bir araya gelip birçok hayvanın güvenli bölgeye taşınmasına ve tedavi olmalarına katkı sağladılar. Bu, "Ne yapabilirz ki?" sorusuna çok iyi bir yardım ve dayanışma örneği. Bazen en iyi yardım, en iyi bildiğimiz işi yapmaya devam etmek oluyor.
Deprem bölgelerindeki yaralı ve nakledilecek hayvanlara yardım edebilmek için Afet.vet platformundan kayıt oluşturularak veteriner hekimler koordineli bir şekilde daynışma gösteriyor.