Depremin üzerinden 48 saat geçmişti, İskenderun’a vardık. Deprem, Hatay’ın en büyük ilçesi İskenderun’u derinden sarsmış. Uzaktan limandaki yangının dumanı tütüyordu.
İbrahim Karaoğlanoğlu Caddesi’ne girince sağlı sollu çok sayıda binanın çöktüğünü, bazılarının devrildiğini, geri kalanın ise kullanılamayacak durumda olduğunu gördük. Sabah saatlerinde enkaz başında yakınlarının çıkarılmasını bekleyenler ateş yakmışlar. Merih Onur Oktar güvenlik görevlisi olarak çalışıyormuş. Deprem olduğunda işteymiş.
KOŞTUM, GELDİM AMA!
“Koştum geldim. Bina yıkılmıştı” diyor Oktar, annesi, babası, çocukları ve eşine ulaşmaya çalışmış ama başaramamış. Gözyaşları içinde, “Bina çökmüş ama telefonları çalıyor. Kimse cevap veremiyor. Onlara seslenmekten sesim gitti. Önceleri enkazdan ses geliyordu. Ama şimdi ne telefon sesi geliyor ne de insan sesi” diye durumu anlatıyor. Deprem gününden beri uyumamış. Gözleri kan çanağı ve şok yaşadığı her haliyle belli oluyor. Sarsıntının üzerinden 36 saat geçtikten sonra gönüllü kurtarma ekipleri İskenderun’a ulaşmış.
KENDİSİ ÇIKMIŞ
Oktar, “Kimse gelmedi, halen devletten kimse yok. Biz kendi ellerimizle cesetleri çıkardık. Ama alt katlardaki insanlarımıza ulaşamıyoruz” diye yakınıyor. Aynı binanın en üst katında yaşayan Mehmet amca, kendi çabalarıyla enkazdan çıkmış. Sonra çevreden gelenlerin yardımıyla alt kattaki Hatice Hanım’ı enkazdan kurtarmışlar.
UMUTLU BEKLEYİŞ
İskenderun’da artık olmayan Merve Apartmanı’nın enkazına geldik. Merdiven aralığında bir çocuğun hayatta olduğunu öğrendik. Açılan yaşam koridoruna kilitlenmiş gözler. Bir kadın getirdiler, Mahmut’un annesiymiş. Adı Şirin. Bir süre sonra sedyenin üzerinde Mahmut Salman göründü. Görevliler, “Gel anne oğlunu gör, gel” diye seslendi. Yürüdü, oğluna baktı. Yüzü toz içindeki Mahmut da hafifçe gülümsedi. Şirin anne oğluna kavuştu ama “Aşağıda iki kişi kaldı” demeyi ihmal etmedi.
"BABAMI ÇIKARAMADIM"
Ahmet Mercan’ın babası aynı apartmanda yaşıyormuş. Kendisi çocuklarıyla birlikte evinden çıktıktan sonra babasına koşmuş. Ancak enkazdan çıkarmayı başaramamış. “Bu binadan çok sayıda insanı çıkardın. Ama babamı çıkaramadım. Hâlâ beş metre derinde duruyor” diye çaresizliğini anlatıyor.
Yıkıntılar arasında bilgi almaya çalışırken boş bir arazideki araçlar dikkatimizi çekti. Oraya yöneldik.
BİR OTOBÜSTE BEŞ AİLE
Bir servis otobüsü beş aileye ev olmuş. Pazartesiden beri çoluk çocuk otobüste yaşıyorlar. Sevgi Güçlü, torunlarını İskenderun dışına göndermek istediğini, ancak oğlunun karşı çıktığını söylüyor. “Bu çocuklarla burada nasıl yaşayacağız” diye soruyor. “Evsiz kaldım” derken yüzündeki tükenmişlik ve çaresizlik acı bir hal alıyor.
Otobüste yaşayanlardan birisi de Münir Gül. “Yemek nereden buluyorsunuz” şeklindeki sorumuza, “Sokaklarda geziyorum, kumanya dağıtanları arıyorum. Bulduğumda hemen buraya önce çocuklara getiriyorum” diyor.
"VİNÇ AYAĞINA ÇADIR"
Tek korkuları otobüsün ellerinden alınma olasılığı. “Sahibi bunu alırsa biz ne yaparız” diye soruyorlar.
Kadınlar buna karşı vinç ayağının üzerine çadır yapmaya çalışmışlar.
İskenderun’a sabah saatlerinde henüz çadır getirilmemişti. Ancak ilerleyen saatlerde jandarmalar sınırlı sayıda çadır kurmaya başladı. AFAD da çadır kurmuş. İçinde kimse yok, çevredekiler, “Buradan yemek dağıtacaklarmış” diyordu.