Depremde en az 140 kişinin yaşamını yitirdiği Antakya'daki Elit Apartmanı'nda depreme yakalanan Makbule Kartay (29), 6. günde enkazdan sağ çıktı. İlk gün yaşamını yitiren 4,5 aylık bebeği Mete’yi 5 gün enkaz altında kucağında taşıdı. Enkaz altında 3 gün konuşabildiği eşi Tolga Kartay’ı (30) kaybetti. Kesilmek zorunda kalınan bacağına pansuman yapılmadığı için 12 kere ameliyat oldu, halen hastanede yatıyor. "Tanıdığım herkesi kaybettim, ne yapacağımı bilmiyorum, yaşadıklarımız unutulmasın" diyen Kartay, yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı:
“VEDALAŞTIK, HELALLEŞTİK”
“Görsel sanatlar öğretmeni olan eşimin tayini nedeniyle 1,5 yıldır Antakya’da yaşıyorduk. Ben de Türk dili ve edebiyatı öğretmeniyim ancak atamam yapılmamıştı. Dairemiz 5. kattaydı. Kiracıydık ve ev sahibimiz aynı zamanda arsa sahibi olan Akil Bey’di. DASK’ı yaptırmıştık. Sarsıntıya uykuda yakalandık, yatağımın yanındaki beşikten çocuğumu aldım, eşim de kapıya doğru yöneldi, sonra bina yıkılmış. Ben sadece üstüme dolap düştü sandım. O dolap bana yaşam üçgeni oluşturdu. Eşim okula başlayacağı için sabah 6.30’a alarm kurmuştu. Günlerin geçtiğini o alarmdan anlıyordum. Onunla ilk üç gün çok konuştuk. Ben onu yakınımda sanıyordum. Daha uzaktaymış. Sonrasında sayıklamaya başladı, kendisinde kalmasını sağlamaya çalıştım ama 4. gün sustu. Sessizleşmeden önce vedalaştık, helalleştik, “Seni çok seviyorum, sen çok iyi bir eş ve anneydin” oldu son sözleri… Ben de aynısı söyledim. Birbirimizi çok seviyorduk. Mezarlarının belli olmasına şükrediyorum.
“BİLİNCİM AÇIKTI MAALESEF”
Oğlum ise ilk gün yaşamını yitirdi. Sonra beş gün kucağımdaydı. Artçı depremler oldukça alanım daraldı. En son beşik üstüme gelmişti. Başımı ve sağ elimi hareket ettirebiliyordum ama sol ayağımı hissedemiyordum. İlk üç gün hiçbir ses ya da girişim duymadım. 6. günde madenciler tarafından kurtarıldım. 147 saat sonra. Enkaz altında bilincim sürekli açıktı maalesef. Bu süre boyunca hiçbir şey yemedim, içmedim. Susuzluk çok zorladı. Ağlayabilmek için Tanrı’ya dua ettim. Bir damla gözümden yaş akar da dudaklarımı ıslatabilirim diye. Her yer karanlıktı. Beklemek çok zordu. Bir yerden sonra ölmek kurtuluş gibi geldi. Her anı canlı canlı yaşadım. İlk günlerde çok bağırdım, sonra sesim kısıldı. Bir tahta parçası buldum, vurdum, sesi duyarlar diye. Elimi kaldırdım hep, belki görürler ümidiyle. Çok öfkelendim enkazdayken, neden kimse bizi kurtarmaya gelmiyor diye… Çok fazla ihmal var… İlk üç gün birileri gelseydi en azından eşim şu an yaşıyor olabilirdi. O zaman her şey daha kolay olurdu benim için.
“İHMAL NEDENİYLE 12 KEZ AMELİYAT OLDUM”
Enkazdan çıkınca gerçeklerle yüzleşmek çok zor geldi. Önce Adana’ya, Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi’ne sevk edildim. 8 gün orada kaldım. O sırada depremin büyüklüğünün farkında değildim. Yan yatağımda yatan kişiye “siz de mi Antakya’dansınız” dedim, “Kahramanmaraş” yanıtını alıp depremzede olduğunu öğrenince önce anlam veremedim. Sonra öğrendim ki apartmanda neredeyse tanıdığım herkes ölmüş. Adana’da yatarken sol bacağımı ampute ettiler. Çok uzun süre ameliyat bandajımla durdum. Sonrasında pansiyona gelen olmadı. Annem ve ablam yetkililere sorduğunda “çok yoğunuz geleceğiz” yanıtı aldılar. Enkazdan kaynaklı toz topraktan ve hastanede düzenli pansuman yapılamadığı için ameliyatlı bölgede enfeksiyon oluştu. Oradan sevk edildiğim Ankara Şehir Hastanesi’nde ihmalden kaynaklı enfeksiyon nedeniyle 13 kez ameliyat oldum. 13 kez genel anestezi almak çok ağırdı. Şu an yaşıyorsam, eşime verdiğim söz için. Ölmeden önce bana yaşayacaksın diye söz verdirdi… Çünkü ben ölmeyi göze almıştım.
“PROTEZ KONUSU DA BELİRSİZ”
Deprem sonrası ailelerimizde günlerce hiçbir yaşamadan aç ve soğukta bekledi. Sonrasında da yaşadıklarıma rağmen bir yetkili bile gelmedi. Ne olacağımız, ne yapacağım, nereye gideceğim her şey belirsiz. Psikolojik destek alıyorum. Protez konusu da belirsiz. Bir an önce buradan çıkmak istiyorum. Çıkınca da Balcalı Hastanesi de olmak üzere yaşadıklarımda sorumluluğu olan herkese dava açacağım. Seçim nedeniyle deprem gündem düştü. Unutulmasını istemiyorum, istemiyoruz. Hayat plan yapmak için çok uzun değilmiş, onu anladım…
“KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUNUZ?”
Sonrasında öğrendim, madenciler beni kurtarınca AFAD yetkilileri gelmiş. Eniştem ve madenciler de tepki göstermiş, “şimdi mi geliyorsunuz” diyerek. AFAD yetkilisinin “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz” demesi üzerine madencilerden birisi “Kimsen kimsin, biz burada tuğlaları ellerimizle çıkarmaya çalışırken neredeydiniz” yanıtını vermiş.