"Romalılar arasında, ne zaman bir isyan çıkarsa çıksın, bir savaş başlatmak, değişmez bir özdeyişti" diyor siyaset felsefecisi James Maddison. Maddison; bu sözü söylediğinde yıl 1787’ydi. Öyle ki tehlike ve siyaset tarihi, insanlık tarihi kadar eski. Kirli siyasetin de...
AKP’nin 20 yıldır iktidarda olduğu Türkiye’de; 2023 seçimlerinde sadece yeni hükümet değil, Cumhuriyetin 100'üncü yaşında Türkiye’nin seçimi de belirlenecek. Tarihin en kritik seçimlerinden biri olarak görülen 2023 seçimlerinin ayak sesleri duyulurken, seçim sürecinde Türkiye’yi neler beklediğine dair birçok öngörü de tartışmalara dahil oluyor.
Cumhuriyet.com.tr’nin yeni nesil hikâye anlatıcılığı stüdyosu Cumhuriyet360, “Provokemetre 2023” belgeselinin ilk bölümünde, Türkiye’nin seçim süreçlerinde yaşadığı toplumsal travmaları ele alarak; yakın zamanda Türkiye’de yaşanan ve yaşanması olası provokatif eylemleri, farklı alanlardan konukların açıklamalarıyla değerlendirdi.
İlk olarak Cumhuriyet360 ekibinden yönetmen Hadika Beliz'e açıklamalarda bulunan gazeteci Orhan Bursalı, yaklaşan seçimlere dair öngörüsünü şu şekilde aktardı:
"Eğer bunlar (AKP) iktidarda kalmak için her şeyi yaparlar diye düşünecek olursak, birtakım olaylar yaşanabilir ama bunların boyutlarını bilemiyorum."
SEÇİM REPERTUVARININ EN KİRLİ ŞARKISI
Siyasetin insanlık tarihi kadar eski olduğu göz önüne alındığında; politikacılar, seçmenlerini kazanmak amacıyla her türlü imkânı kullanır, sınırı alabildiğine zorlarlar. Seçime giden süreçte her siyasi parti, seçmenlerine sandığa kadar sürecek bir konser düzenler. Bu siyasi partilerin tarih boyunca benzer stratejiler kullandığı göz önüne alınırsa, siyasilerin seçim repertuvarları da bir o kadar aynı ve öngörülebilirdir. Bu repertuvarın en kirli şarkısı ise, Türkiye siyasetinde çok sık yer bulan ‘provokasyon’ aracının ta kendisidir.
"DEĞİŞİMİN AYAK SESLERİ DUYULUYORSA..."
Cumhuriyet.com.tr’nin yeni nesil hikâye anlatıcılığı stüdyosu Cumhuriyet360’ın hazırladığı “Provokemetre 2023” dosyasında konuk olan siyasetçi ve akademisyen Nesrin Nas, "Genellikle değişimin ayak seslerinin duyulduğu, bunun çok açık bir şekilde hissedildiği dönemlerde; gücü elinde bulunduranların bu ortamı yarattıktan sonra provokasyonlara başvurması, hep tarihte olagelmiştir" diyerek, provokasyonun değişim korkusuyla doğan bir unsur olduğuna dikkat çekti.
PARÇAYA GİRİŞ: UYGUN ATMOSFERİ VE KOŞULLARI YARATMAK
En açık tabiriyle provokasyonların amacı, kirli bir siyasi düzene dayanır ve çoğu doğası gereği kışkırtıcı bir zeminden alevlenir.
Türkiye gibi aktif kutuplaşmanın arttığı atmosferlerde, seçim süreçlerinde provokasyon şüphelerinin sıklığı artar. Provokasyonlara özellikle elverişli alan ise; sosyal gruplar, ideolojik topluluklar veya siyasi oluşumlar arasındaki husumetlerin varlığıdır. Koşul ve ortam uygun olduğunda, siyasi liderler halkı paniğe sevk etmek için bulabildikleri her türlü nedeni ileri sürerler. Bu nedenler çoğunlukla; terörizm, göçmenler, uyuşturucu, suç, azınlıklar ve dini referansları kullanmak suretiyle öne çıkar.
Bu noktada Türkiye’deki azınlıkları hedef alan 6-7 Eylül Olayları’nı hatırlatan gazeteci Orhan Bursalı, Cumhuriyet360’a yaptığı açıklamada, tarihi provokasyonun etkilerine şöyle değindi:
"6-7 Eylül olaylarını tarihimizdeki en büyük provokasyon olaylarından bir tanesi olarak bunu görebiliriz. Bunun amacı aynı zamanda bir yağma olayıydı. Yani o yağmayı gerçekleştirmek için Atatürk'ün evinin bombalandığı yalanı ortaya atıldı. Ondan sonra da bu azınlıklara karşı, özellikle de Rumlara karşı Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilim tırmandırdı. Alevlenen provokatif eylemler, amacına ulaştı.’
NAKARAT: KORKU VE ÖFKEYİ UYANDIRMAK
İnsanları kontrolden çıkartarak bir topluluğu paramparça eden tüm hikâyelerin odağında provokatif eylemler yatar. Bir kişi ya da grubu amacından saptırmak amacıyla kışkırtmak anlamına gelen provokasyon, insanlarda iki ana duyguyu harekete geçirmek üzerine çalışır: Korku ve öfke…
Korku ve öfkeyi teşvik ederek uyandırmak, otoriter liderler tarafından tehdit duygusunu yoğunlaştırmak ve ardından güç kazanmak için kullanılan ayırt edici bir stratejidir. Bu iki duygu da ateş gibidir. Kontrol altında tutulduğunda ve sınırlı bir şekilde uygulandığında faydalı ve hatta gerekli, kontrolden çıkartılıp, körüklendiğinde olağanüstü tehlikelidir.
Bu noktada Türkiye’de halkın korku ve öfkeyi en derinden hissettiği bir döneme değinen Nesrin Nas "Önümüzdeki süreçte 2015, 7 Haziran seçimlerinden sonra olacak şeylerin benzerinin tekrarlanacağını düşünmüyorum. Yani toplumun aynı suda iki defa yıkanmayacağını muhtemelen biliyorlardır. Hükümette 20 yıllık bir iktidar var. Derece tecrübeliler ve bütün araçlara sahipler" diyerek, öngörüsünü paylaştı.
NİHAİ FİNAL: TOPLUMDA ZAYIFLAMA VE TRAVMATİK İZLER
Failin arzuladığı fenomeni uyandıran siyasetçiler, provokasyon adımlarını medya kanalları aracılığıyla kitlelere yayar.
Yalanın, tahrikin, dezenformasyonun, düşmanlığın halka aşılandığı bu gibi durumlarda; entelektüel kapasitelerde bir zayıflama meydana gelir. Fenomenleri ve durumları eleştirel bir şekilde değerlendirme yeteneği de böylelikle kaybolur. Provokasyonların toplumlar üzerindeki yıkıcı etkileri arasında; çok sayıda ölüm, psikolojik harp, korku travması, öfke patlaması gibi sarsıcı sonuçlar yer alır.
Provokatif eylemlerin sonuçlarına ilişkin yakın bir tarihteki örneği vurgulayan Barış Pehlivan, "Haziran-Kasım 2015 arasında Türkiye'de hâlâ sır olan birçok terör eylemi, birçok provokatif saldırı gerçekleşti. Bunların ne kadarı Türkiye Cumhuriyeti'ndeki güvenlik ve bürokrasinin görmezden geldiği olaylardan dolayı gerçekleşti? Ne kadarı dış destekle yapılmış provokasyonlardı? Benim olaylara ilişkin hâlâ devam eden şüphelerim var. Mesela, çözüm sürecinin bitmesine de gerekçe gösterilen iki polisin evinde şehit edilmesi meselesi var. Niye o dava dosyasında bir sürü ama bir sürü skandal var, o dava dosyasının oluşmasında hangi polisler, hangi savcı, hangi hakimler görev aldı, şimdi neredeler?" şeklinde konuştu.
Provokemetre 2023
Yönetmen Görüşü
1. Bölüm
“Aşk nefrete ne yakınsın…” Athena - Yalan
Eski bir şarkı sayılır. Ama şimdilerde çok daha fazla şey ifade ediyor bana. Benim kadar çevremde çok kişi de böyle düşünüyor, böyle hissediyor.
Yine güzel bir kış akşamı toplanmış, elimizde gitar şarkımızı söylerken… Baaam!
O akşam gençler bu şarkıyı çalarken, 10 Aralık 2016’da Vodafone Arena Stadında, terör örgütü PKK ile bağlantılı TAK’ın üstlendiği eylemde, 40’ı polis toplam 47 yurttaşımızı kaybetmiştik.
Saldırının üzerinden 6 yıl geçti… Çoğumuzun hafızasından silindi.
Ancak parkta masumca bir yalana serenat yapan o gençlerin yaşadığı gibi ömrüm boyunca izlerini taşıyacağım bir sarsıntıya yol açtı bende.
30 senedir bu topraklarda yaşayan biri olarak toplumsal travmalardan giderek daha fazla etkilenen biri olmaya başladım. Çocuk sayılacak yaşımızdan beri görmediğimiz, işitmediğimiz garabet kalmadı.
Patlamalar, katliamlar, intiharlar, suikastlar, darbe girişimleri ve kulaklarımda eskimeyen savaş uçaklarının sonik patlamaları… Ruhuma, kalbime, aklıma çok ağır geliyor şahitliklerim.
Sadece ülkemizde değil, gezegenin hangi köşesinde görsem böyle ucuza harcanan yaşamları, yine sıkışmaya başlıyor kalbim. Olan bitene rağmen gidecek bir yer aramak nafile.
Ağız tadıyla çekip gidilecek bir yer de yok, gönülden gitmek isteyen de.
Belki de bahsi geçen “aşk” dediğimiz duyguya yakın sana hissettiğimiz şey canım ülkem. Bu yüzdendir belgeselin en başında yer alması, bu ülkeye özgü sıkışmışlığı o gençlerin.
Terör eylemleri de tüm provokatif eylemler gibi topluma korku, kaos ve sarsıntı yaşatmayı amaçlıyor. TAK’ın gerçekleştirdiği terör eyleminin şu birkaç saniyelik videosu gençliğimize patlayan bu duygu salınımlarını ne de yerinde özetliyor…
Hepimize reva görülen kötülüklere, karanlık niyetlere ve sinsi oyunlara inat başımızı dik tutmaya, ruhumuza aydınlıklar sunmaya ve her defasında yaşamaya bir sebep bulmaya devam..
Belki yorulduk. Ayağa her kalktığımızda daha da yorgun hissediyoruz, insanız. Umudu diri tutmak canımızdan yiyorsa da yine de kalmakta ısrar ediyoruz!
Duygularımıza tercüman olan sevgili Gökhan Özoğuz’a sevgiler!
Hadika Beliz
Cumhuriyet360
Yönetmen / KurguHadika Beliz
KameraAnıl Basat
AnimasyonEmre Öz
Haber Metni Kardelen İnce
Proje AsistanıAleyna Erdoğan
Araştırma / Hikaye Hadika Beliz