Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Başarı Ödülleri Töreni'nde açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
Başarı ödülü alan firmalarımızı ve temsilcilerini tebrik ediyorum. Türkiye'nin en güçlü sektörleri arasında müteahhitlik geliyor. Dünyanın en büyük 225 teknik müşavirleri listesinde 8 firmamız bulunuyor. Çin Halk Cumhuriyetinden sonra firma sayısında 2. sıradayız. Ülkemizin büyüklüğüne uluslararsı konumuna yarışır çizgide bizleri temsil eden sizlerle iftihar ediyoruz.
Koronavirüs salgınıyla beraber, global ekonomideki dengelerin hala yerli yerine oturmadığını görüyoruz. Enflasyonun biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. Birçok bölgede yeni çatışmalarla karşılaşıyoruz. İsrail gerilimi tırmandırıyor.
Tüm bunların ülkeleri korumacılığa ve yeni yatırımlar konusunda aşırı ihtiyatlı davranmaya ittiğinin farkındayız. Avrupa'daki birçok ülke büyüme oranlarını düşürmektedir.
"MÜTEAHHİTLİKTE DÜNYADA SÖZ SAHİBİYİZ"
Bugüne kadar inşaat sektörünün gelişmesine yönelik her adımımız israf yaftası vuruldu. Müteahhitlik firmalarımızın yurt dışında yazdığı başarı görmezden gelindi. Her alanda yapılan devasa işlerle ilgili tek bir takdir cümlesi kurulmadı. Biraz ekonomi bilseler inşaat sektörünün ne kadar kritik bir konu olduğunu anlayabilirlerdi. Sadece ülkemizde 6 milyon insan dolaylı ve doğrudan bu sektörden geçimini sağlıyor. Müteahhitlikte dünyada söz sahibiyiz. Sektördeki başarımız ekonomimizin gücünü gösteriyor.
52 yıllık sürede firmalarımız 137 ülkede 515 milyar dolar değerinde 12 bin 777 proje üstlendi. 2012-2013-2021 yıllarında 30-32 milyarlık proje tutarlarıyla bu alanda rekor kırdık. 2000'li yılların başında ortalama proje bedeli ortalama 20 milyon dolar iken 2020 başında bu rakam 60 milyon dolar dolaylarına çıktı. Sektörün geleceğiyle ilgili tahminler bu noktada umutlarımızı artırıyor.
Sizlerin başarısı ülkemizin başarısıdır. Yurt dışındaki başarılarınızla sadece ekonomimize değil, ülkemizin itibarına da katkı sağlıyorsunuz. Biz de her meselede sizlerin yanında olmaya gayret gösteriyoruz. Bundan sonra da sizin yanınızda olmaya devam edeceğiz.
Son 22 yılda ekonomiden dış politikaya geniş yelpazede devrim niteliğinde adımlar attık, atıyoruz. Türk dış politikası uzn yıllar içe dönük bir karaktere sahipti. Risk almayalım, kimseyi ürkütmeyelim anlayışı kendi yakın coğrafyasını ilgilendiren meselelerde dahi Türkiye'yi uzun yıllar ülkeyi tribüne mahkum etti. 2002'den itibaren dış politikamızda köklü bir paradigma değişimine gittik. Komşularımızla ilişkilerimizi farklı mekanizmalarla güçlendirdik.
Afrika açılımından Latin Amerika açılımına, yeniden Asya girişimine kadar yeni köprüler kurduk. Tüm bu açılımların meyvesini her alanda topladık.
"İHRACATIMIZ 256 MİLYAR DOLARA ÇIKTI"
2002 yılında ihracatımız 36 milyar dolardı. Biz bunu 7 kat artışla 256 milyar dolara çıkardık. Öyle ki bugün Türk ürünlerinin girmediği ülke kalmadı. Turizmde 13 milyon turist sayısından 56,7 milyon turist rakamına ulaştık. Ekonomimiz %5,4 büyüdü. Milli gelirmiz tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon doları aştı. Uluslararası yatırımlarda 270 milyar dolar sınırına yaklaştık.
Dış politikada bu atılımları yaparken çok sık eleştrilere maruz kaldık. Eksen kayması tartışması bunlardan biriydi. Türkiye, Batı'dan uzaklaşıyor' iftirası bunlardan biriydi. 22 yıllık mücadele ve başarılarla dolu mücadelenin sonunda şu gerçeği çok iyi görüyoruz. 2024 Türkiye'sini 30-40 yıl öncesinin kalıplarına mahkum etmek ülkemize çok büyük haksızlıktır.
Türkiye'nin dış politikada kendine yeni politikalar üretmesi övgüyle karşılanacak bir çabadır. "Türkiye'nin oralarda ne işi var" demek, küresel siyaseti doğru bir şekilde okuyamamaktır. Biz bunlara asla ve asla kulak asmıyoruz. Türkiye'yi bölgesel ve küresel ağırlık merkezi haline getirmek için her imkanı değerlendiriyoruz.
Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinin Asya, Pasifik ve Hint coğrafyasıyla işbirliğimizi güçlendirmemizden daha doğal bir şey olamaz. Türkiye'nin ekseni de rotası da bellidir. Türkiye olarak yüzümüz elbette Batı'ya dönüktür ancak bu doğuya sırtımızı döneceğimiz, ilişkilerimizi geliştirmeyeceğimiz anlamına kesinlikle gelmez. Siyah-beyaz bir dünyada artık yaşamıyoruz. Kazan kazan temelinde dengeli, karşılıklı saygıyı esas alan bir yaklaşımla işbirliğimizi tüm ülke ve aktörlerle geliştirmeyi arzu ediyoruz. Son 22 yılda bunu yaptık ve önemli başarılar elde ettik.