Bilim insanlarının bir yandan bulaşmasın diye uğraşırken saklamalarının gerektiğini neden düşünüyorlar?
Bazıları karşı çıksa da genel olarak tehlikeli virüslerin saklanmasının nedeni geleceğimizi korumak. İyi de saklarken bu nasıl mümkün olacak?
Tehlikeli virüsler neden laboratuvarlarda korunuyor?
Bazı hastalıklar, geçmişte insanlığı ciddi anlamda tehdit etti, şimdi yayılmıyor olmasalar da saklanıyor. Örneğin, çiçek hastalığı 20. yüzyılın başında dünyayı kasıp kavurdu ancak başarılı bir aşı kampanyası sayesinde 1980’de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tamamen ortadan kaldırıldığı duyuruldu.
Buna rağmen çiçek virüsü örnekleri ABD ve Rusya gibi bazı ülkelerin laboratuvarlarında hâlâ saklanıyor. Peki neden bu riske giriliyor?
Bunun temel sebebi, virüslerin tamamen ortadan kaldırılması durumunda gelecekte ortaya çıkabilecek benzer bir salgınla başa çıkmakta zorlanabileceğimiz düşüncesi.
Çiçek hastalığı gibi tehlikeli virüsler, gelecekte hastalığa dair genetik bilgi ve aşı araştırmaları için kullanılabilecek potansiyel verilere sahip olduğundan korunuyor.
Bu hastalıkların bazıları, bir biyolojik savaş aracı olarak kullanılabilecek kadar tehlikeli de kabul ediliyor.
Bu da devletlerin ya da uluslararası kurumların laboratuvarlarda bu hastalıklara dair verileri saklamasını stratejik açıdan zorunlu kılıyor.
Çiçek hastalığı virüsünün herhangi bir terörist ya da düşman güç tarafından biyolojik saldırı için kullanılması ihtimali, bilim insanlarının bu konuda sürekli tetikte olmalarını gerektiriyor.
Laboratuvarlarda tutulan bu virüsler sayesinde böyle bir saldırı gerçekleştiğinde hızla karşı koyabilecek tedavi ve aşılar üzerinde çalışma imkânı sağlanabiliyor.
Virüslerin saklanması bilimsel çalışmalara nasıl katkı sağlıyor?
Bir diğer önemli neden ise bilimsel ilerlemenin sürekliliği. Tehlikeli virüsler üzerinde yapılan çalışmalar, aşı ve tedavi geliştirme sürecinde çok önemli bir rol oynuyor.
Özellikle COVID-19 gibi küresel salgınlar sırasında, bilim insanları eski koronavirüs türleri üzerinde çalışarak yeni bir aşı geliştirme sürecini hızlandırabildiler.
Aynı şekilde Ebola ve çiçek gibi virüsler üzerinde yapılan araştırmalar da gelecekte çıkabilecek benzer salgınlara karşı hazırlıklı olmamızı sağlıyor.
Bu virüslerin genetik materyali üzerinde çalışmak, hastalıklara karşı daha etkili bağışıklık kazandıracak aşıların üretilmesine olanak tanıyor.
Laboratuvarlarda saklanan Ebola virüsü, bilim insanlarının hastalığın nasıl yayıldığını, insan vücuduna nasıl saldırdığını ve bağışıklık sisteminin bu virüse karşı nasıl tepki verdiğini anlamalarına yardımcı oluyor. Bu bilgiler ışığında geliştirilen tedaviler ve koruyucu önlemler, küresel sağlığı koruma yolunda atılan önemli adımlardan biri.
İnsanlık için risk mi, koruma mı?
Laboratuvarlarda tehlikeli virüslerin saklanması elbette bazı riskleri de beraberinde getiriyor. En sık tartışılan konulardan biri, bu virüslerin kazayla serbest kalma ihtimali.
Riskin önlenmesi için ise laboratuvarlarda çok sıkı güvenlik protokolleri uygulanıyor. Bu protokoller arasında biyogüvenlik önlemleri, yüksek güvenlikli tesislerde çalışma zorunluluğu ve virüslerin belirli sayıda araştırmacı tarafından erişilebilir olması gibi önlemler yer alıyor.
Ancak bu risklere rağmen hastalıkların tamamen yok edilmesi yerine laboratuvarlarda korunmasının, gelecekteki sağlık krizlerinde insanlığın hayatta kalma şansını artırdığı düşünülüyor.
Sonuç olarak saklanan virüsler birer sigorta işlevi görüyor ve insanlık için uzun vadeli bir güvence sağlama çabası oluyor.
Kaynaklar: How Stuff Works, Government of Canada, Passport HealthBu içerikleri de inceleyebilirsiniz: