Henüz 13 yaşındayken hükümdar olduğunuzu, kısa sürede geniş alanlara yayıldığınızı, yönettiğiniz toplumu 'tek bayrak altında' toplayarak kendinizi imparator ilan ettiğinizi hayal edin.
Çin'in ilk imparatoru Qin Shi Huang, tam olarak böyle bir yol izledi. 13 yaşındayken yönetmeye başladığı eyalete kısa sürede yenilerini ekledi, ardından büyük Çin İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk imparatoru oldu.
Bu hikaye ise ölümsüzlüğe kafayı takan bu büyük imparatorun, binlerce askerden oluşan bir 'ölüler ordusu' kurmasının hikayesi...
Qin Shi Huang'ın birazdan hikayesini okuyacağınız toprak askerleri... .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Sahip olduğu büyük güçle Qin Shi Huang, kendini sınırsız toprakların ve ruhlar dünyasının hükümdarı olarak görüyordu.
Ancak tüm bu güce ve büyük başarılara rağmen, en büyük korkusu ve kaçmak istediği tek şey ölümdü. Bu korkusunu gidermek, ömrünü uzatmak için iksirler, ilaçlar arattığı bile söyleniyor…
Çin Seddi'nin inşasını başlatan, Çin'in ilk merkezi bürokratik devlet düzenini kuran, kurduğu imparatorluğa bir yasa, para birimi, karayolu sistemi, ağırlık, uzunluk ölçüleri ve standartlaştırılmış bir alfabe ile yazı dilini kazandıran Qin Shi Huang, şaşırmayacağınız üzere baskıcı bir imparatordu.
Halkına eski gelenekleri unutturabilmek ve kendi tarihini yazmak isteyen Qin Shi Huang, milattan önce 213 - 206 yılları arasında Konfüçyüsçü araştırmacılar, bilim insanları ve tarihçilerin yazdığı tüm kitapları yaktırdı. Ardından da Konfüçyüsçülük yerine legalizm olarak bilinen ve yasaların üstün kabul edildiği felsefeyi benimsedi.
Topraklarını genişletip imparatorluğunu güçlendirirken bir yandan da kendi ölümsüzlüğüne kafa yoruyordu.
Qin Shi Huang, ölümsüz olmak istiyordu. Bunun için de hükümdarlığının ilk yıllarında çalışmalara başladı ve günümüzde halen tarihin en büyük mezar 'kompleksi' olarak bilinen alanı inşaa ettirdi.
Yüz binlerce işçinin çalıştığı mezar inşası, bildiğimiz mezar anlayışından oldukça farklı ilerledi. Çünkü yalnızca bir mezar alanı değildi.
Gerçek insan boyutunda binlerce asker, at arabaları, atlar, silahlar, cariyeler ve daha fazlasının kilden modelleri yapıldı.
İmparatorun ünlü 'terra-cota' ordusunun yapıldığı ilk yıllarda böyle göründüğü düşünülüyor. .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Milattan önce 246 yılında Qin Shi Huang'ın hükümdar olmasından yalnızca birkaç yıl sonra inşası başlayan alanda büyük hendekler kazıldı. Bu hendeklere her biri gerçek boyutlara uygun olacak şekilde yaklaşık 8 bin kilden asker yapıldı. Askerlerin her birinin surat ifadeleri bambaşkaydı.
Ayrıca askerlerin kostümlerinin de dönemin askeri rütbelerini temsil edecek şekilde bire bir yapıldığı söyleniyor. Askerlerin savaşa hazır bir ordu gibi konumlandırıldığı, gerçek boyuttaki atlar, at arabaları ve silahlarla detaylandırıldığı biliniyor.
1974 yılında bir çiftçinin bahçesinde şans eseri bulduğu bir kil heykeli yetkililere bildirmesi sonrası, yapıldıktan 2 bin yıl sonra ilk kez keşfedilen alanda devam eden kazılar, şimdiye kadar 2 binden fazla askeri ve diğer özel eşyaları ortaya çıkardı.
İmparatorun bu alanı adeta küçük bir şehir gibi tasarlattığı, kendi mezarının da bölgede olduğu biliniyor. Ancak tarihi belgeler imparator öldükten sonra inşanın yarım kaldığını söylüyor. Kazılarda karşılaşılan bazı manzaralar ise bunu doğruluyor.
Şimdiye kadar bu bölgede 4 büyük hendek kazıldı. Hendeklerden üç tanesi tamamlanmış haldeyken bir tanesi, inşası tamamlanmamış durumdaydı.
Esas gizem ve şaşırtıcı detaylar ise Qin Shi Huang'ın mezarının olduğu bölgede gizli...
Ordunun ve imparatora ölümden sonraki hayatında eşlik edecek diğer eşya ve 'kişilerin' bulunduğu hendekler dışında, bir de hendeklerin yakınında mezar alanı var... Hatta bu mezar alanı pek çok kaynakta 'yer altı sarayı' olarak da anılıyor. Tarihi kayıtların çoğu, orijinal mezar höyüğünün 115 metre yüksekliğinde ve 2.076 metrelik bir alanda olduğunu gösteriyor. Tabii ki inşa edildiği dönemde tamamen yer altında değilmiş, ancak binlerce yıl içinde günümüzde görünmez hale gelmiş.
Mezarın bölgede bir tepenin altında olduğu düşünülüyor. Ancak Çin hükümeti, mezarın kazılmasına henüz izin vermiyor.
Uzmanlar bunun birçok sebebi olduğunu düşünüyor. İlk sebep, ne kadar gelişse de yeterli olmayan teknolojiler sebebiyle bu değerli bölgeye zarar verebilecek işlemler yapmak. Diğer önemli sebep ise bölgedeki topraklardan alınan örneklerde ortaya çıkan yüksek miktardaki cıva.
İmparatorun ölümsüzlük iksiri sandığı cıva onu öldürse de mezarını hâlâ koruyor...
Qin Shi Huang'ın ölümsüzlük aradığını söylemiştik. İşte bu sebeple, ömrü uzattığına ve sonsuz yaşam sunduğuna inanılan cıvayı bir iksir gibi içtiği ve bu sebeple de 30'lu yaşlarının sonunda öldüğü düşünülüyor.
Üstelik cıvaya o kadar güvenmiş olacak ki, mezarının da olduğu alanın etrafına cıvadan nehirler yaptırmış... Bu mezar alanının devasa büyüklükte, üstü gökyüzünü andıran bir tavanla kaplanmış, etrafında cıvalardan nehirler olan, cariye heykelleriyle donatılmış ve değerli eşyalarla dolu bir alan olduğu düşünülüyor.
Aynı zamanda mezar alanının türlü tuzaklarla korunduğu da tahmin ediliyor. Ancak hâlâ kazılmadığı için, bu merak uyandıran mezar bölgesinde tam olarak ne olduğu bilinemiyor... Araştırmacılar cıvadan nehirler hikayesini topraktan alınan örneklerde çıkan yüksek oranda cıva ile kısmen doğrulamış olsa da, mezar gizemini hâlâ koruyor...