Halkı önce pandemi vurdu, ardından AKP hükümetinin ekonomi kurallarını hiçe sayan ekonomik politikaları.
Bugün Türkiye, Dünya Sefalet Endeksi’nde 186 ülke arasında yüzde 20’nin üzerinde enflasyonu olan sadece 13 ülkeden biri. Arjantin’i solladık, Venezüella, Sudan, Lübnan, Zimbabve, Surinam ve Etiyopya gibi ülkelerle yarıştayız! İşsizlik ve enflasyonun toplanması ile hesaplanan endekste ise Avrupa’da lideriz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına göre ise Türkiye’nin gelirinin yarısı yüzde 20’lik en yüksek gelir grubuna gidiyor. Diğer yarısını yüzde 80 paylaşıyor. Gelir dağılımı eşitsizliği korkunç düzeyde.
Türk-İş’in hesaplamalarına göre açlık sınırı 6 bin 391, yoksulluk sınırı ise 20 bin 818 TL. Tüketici Hakları Derneği’nin yaptığı hesaplamalara göre de Türkiye’de 45 milyona yakın kişi açlık sınırında yaşıyor.
Rakamlar açık açık gösteriyor. Türkiye’de yoksulluk sorunu “derinleşerek” büyüyor.
Yoksulluk bir yandan da dünyanın sorunu. Pandemiyle birlikte büyük bir yoksulluk krizi var. Birleşmiş Milletler, artık yoksulluk sorununu bir insan hakları sorunu olarak görüyor ve çözümün de “hak temelli” olması gerektiğini bütün üye devletlere şart koşuyor.
Bütün bu gelişmelere rağmen AKP hükümetine göre Türkiye’de yoksulluk gibi bir sorun yok. Ekonominin patronu olan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye göre birtakım güçler operasyon çekiyor. Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’e göre ise Türkiye’de açlık sınırı 3- 4 bin lira.
Bu sorun için hükümetin bir politikasının olmadığı ortada. Çözüm ancak iktidar değişimi ile mümkün görünüyor. İktidara aday partilerin gündeminin başında olması gereken sorun da haliyle bu.
HAYIRSEVERLİK DEĞİL HAK
Cumhuriyet Halk Partisi de yoksulluk sorununu kökten çözecek politikalara uzun zamandır dikkat çekiyor. Yakın zamanda kurulan CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi de bu amaçla kuruldu. Aldığım bilgilere göre önümüzdeki günlerde CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde yeni bir “CHP Yoksullukla Mücadele Tutum Belgesi” açıklanacak.
Belgenin en önemli farkı, yoksulluğun hak temelli çözümünün önerilmesi. “Yoksulluk gelir ve maddi kaynakların yetersizliğinin yanı sıra, ucuz işgücü, barınma, sağlık ve eğitim koşulları nedeniyle ‘onurlu ve özgür’ bir yaşama erişememe durumudur” saptaması yapılan belgede şu konulara vurgu yapılıyor:
Hak temelli ve insan hakları perspektifi ile hazırlanan politikalarda öncelikle hem yoksul bireylerin hem de çalışan ve emekli yoksulların güçlendirilmesi hedef alınacak. Haklara erişim “hayırseverlikten” öte yasal bir zorunluluk haline getirecek.Tutum belgesi “yardım” yerine “hak” kavramının gelis¸tirilmesi için insan hakları bagˆlamından kopmadan uluslararası sözleşmeleri de gözetecek.Belgede yoksulluk aynı zamanda bir “sosyal dışlanma” sorunu olarak tanımlanıyor.Yoksulların insanca bir sosyal yaşama, sağlığa ve eğitime erişiminde engeller büyükken; gelir dağılımındaki adaletsizlik ve dengesizliği körükleyen ekonomik politikalar da yoksulluğun kuşaktan kuşağa devrolacağı koşulları yaratıyor. Sosyal devlet tam da bu yüzden önemli ve gerekli. Tam da bu yüzden yoksulluğa hayır değil hak odaklı politikalar üretilmeli ve desteklenmeli.
www.idrak34.com