HABER7
Patronlar kulübü olarak adlandırılan Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) hükümete aba altından sopa göstererek milli iradeye darbe vurmaya çalışırken, Özgür Özel yönetimindeki Cumhuriyet Halk Partisi ise demokrasiye sahip çıkmak yerine demokrasi karşıtlarının yanında yer aldı.
ÖZGÜR ÖZEL HÜKÜMETE AYAR VERMEYE ÇALIŞAN TÜSİAD'A SAHİP ÇIKTI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras'a sahip çıkarak hükümeti eleştirdi. Özel, hükümet ve yargı sistemine parmak sallayan TÜSİAD yöneticileri için "TÜSİAD’ın muhatap olduğu muamele, bütün Türkiye’ye gözdağıdır. Muhalefet zaten bu gözdağına çoktandır bedel ödüyordu. Şimdi sırayı TÜSİAD’a getirdiler. Biz özgürlükleri savunan, hukuku savunan, demokrasiyi savunan kim varsa onun yanındayız, arkasındayız ve her türlü özgürlüğü savunuyoruz.” açıklamasında bulundu.
CHP TÜSİAD'A KARŞI YOĞUN MÜCADELE VERDİ
Ancak 1971'den bu yana sanayi, üretim ve ,ihracat yerine siyasetin içinde yer alan TÜSİAD'la CHP'nin geçmişte yoğun bir mücadele verdiği ortaya çıktı. 12 Mart 1970 Muhtırasından kısa bir süre sonra 2 Mart 1971'de 12 iş adamının bir araya gelerek kurduğu TÜSİAD'ın siyasete ilk müdahalesinde dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in demokrasiye sahip çıkmak için yoğun çaba sarf ettiği tespit edildi.
Başbakan Bülent Ecevit
ECEVİT'E KARŞI GAZETELERE İLAN VERDİLER
1971'de kurulan TÜSİAD'ın siyasete ilk net müdahalesi 13 Mayıs 1979'da meydana geldi. TÜSİAD yönetimi, 12 Mayıs 1979'da CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve hükümetine karşı gazetelere "Ekonomide gerçekçi çıkış yolu" başlıklı bir ilan verdi. 4 gün boyunca gazetelerde boy boy yayınlanan ilanlarda TÜSİAD Ecevit hükümetinden kurtulmak gerektiğini duyurdu.
TÜSİAD'ın Ecevit'i istifaya zorlayan gazete ilanıTÜSİAD'ın siyasete müdahale eden küstahça tavrına sert tepki gösteren Ecevit, 13 Mayıs 1979'da Gönen ve Orhaneli’de yaptığı konuşmalarda TÜSİAD yönetiminin tutumunu eleştirerek “Yeterli yardım ve kredi sağlama eşiğine gelmişken içimizden bıçaklanıyoruz. Kendi kendimizi yabancılara haksız yere jurnal ediyoruz” dedi.
ECEVİT YARGI VE HUKUK YOLUYLA MÜCADELE ETTİ
TÜSİAD'ın 'darbeci' tutumuyla bugün olduğu gibi yargı ve hukuk kanalıyla mücadele eden Ecevit, 14 Mayıs 1979'da TÜSİAD'ın skandal ilanı için savcılığa başvuracağını açıkladı. cevit, “Bu devlet, işadamlarının muhtırasıyla hükümet kurmaz, bu memlekette ancak halkın dediği olur” diyerek tarihi bir açıklamaya imza attı. TÜSİAD'ın söz konusu girişiminin ardından uluslararası ekonomik kalkınma ve iş birliği örgütü olan OECD 5 Haziran 1979'da Türkiye'yi denetleme komisyonu kurdu. Ecevit hükümetini daha da zora sokmak isteyen Renault ve Tofaş fabrikalarında ise üretim durduruldu. Hükümete yönelik yapılan baskılar sonucu 609 gün yönetimde kalan Ecevit hükümeti 16 Ekim 1979'da istifa etmek zorunda kaldı.
Ecevit'in istifa edeceği gün atılan gazete manşetleri
ECEVİT, ABD VE TÜSİAD ARASINDAKİ KİRLİ İLİŞKİYİ ANLATTI
Bülent Ecevit, TÜSİAD ilanlarıyla istifasının ardından ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Warren Cristopher ile arasında geçen diyaloğu anlatarak istifaya zorlanma sürecine ışık tutmuştu. Ecevit, ABD'nin Türkiye'ye yapacağı yardımlar karşılığında Rusya'yı gözetlemek için her gün Türkiye'den casus uçak kaldırma talebini reddettiğini ve Amerikalı ismin bu sözler karşısında çok sinirlenerek "bir dolar dahi yardım alamazsınız." dediğini söylemişti. Ecevit'in ABD'yi rahatsız eden tutumunun ardından ABD’ye giden bir grup Türk iş insanına Başkan Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski “Ecevit’le Türkiye bir yere varamaz” açıklamasında bulunmuştu.Ecevit TÜSİAD ilanlarıyla ABD arasındaki karanlık ilişkileri şöyle anlatmıştı;“1979’un mayıs ayı başında, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Warren Christopher benimle özel ve gizli bir görüşme yapmak üzere Ankara’ya geldi. ‘Size bir müjdem var! Beklediğiniz dış yardım gerçekleşecek, ancak sizden bir ricamız olacak’ diyerek asıl konuya geçti... Her gün Türkiye’den kalkacak ve Sovyetler Birliği üzerinde casus uçuşlar yapacak uçaklar için izin istiyordu... Ben böyle bir izni ancak Sovyetler’den onay alınması koşuluyla verebileceğimizi söyleyince, Christopher bana ‘Siz müttefikimiz olarak bunu bize nasıl söylersiniz?’ diye sert tepki gösterdi... Ben de ona ‘Evet müttefikiz, ancak siz SALT-2 Anlaşması’nı bizimle değil Sovyetler Birliği ile imzaladınız. Ben bu durumu geçenlerde Dışişleri Bakanınız Cyrus Vence’e de söyledim. Kendisi anlattıklarımı makul buldu’ dedim. Christopher, bana verecek yanıt bulamayınca çok sinirlendi ve ‘Onu bunu bilmem, siz bize bu izni vermezseniz dışarıdan bir dolar dahi yardım alamazsınız’ diye tehdit etti!”