Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 2023 yılı İstanbul Çevre Durum Raporu’nu yayımladı. İstanbul’un çevre durumunun ele alındığı raporda olası bir depremde yaşanabilecek altyapı sorunları ve çevresel tahribat incelendi. Raporda “İstanbul’un ihtiyacı Kanal İstanbul, Kuzey Çevre Otoyolu, 3. Havalimanı projeleri ile kuzeye kurulacak yeni bir şehir değildir. İhtiyaç, kentin yapı stoğunun, köprülerinin, viyadüklerinin, altyapı tesislerinin depreme hazır hale getirilmesi, depremle oluşacak atıkları depolayacak alanların yaratılması, Marmara Denizi’ni kirlilik baskısından kurtaracak atıksu arıtma tesislerinin yapılmasıdır. Mevcut kaynak yönetimi İstanbul’u felakete sürüklemektedir” denildi.
GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOL
İstanbul depreminin, afete dönüşmeden yönetilmesi için bilimsel ve teknik planlamalar yapılması gerektiği vurgulanan raporda şu tespitlere yer verildi:
- İstanbul’un depreme hazırlanması için bina stokunun yenilenmesi/güçlendirilmesi gerekmektedir. Enkaz çalışmalarında görev alacak personel için yeterli kişisel koruyucu donanım hazır bulundurularak eğitimler verilmeli, enkaz kaldırma çalışmalarında kullanılacak araç ve ekipman sayıları artırılarak alternatif güzergahlar tespit edilmelidir.
-İstanbul, özellikle kentin kuzeyinde yer alan orman ve tarım alanları ile su havzaları üzerinde baskı yaratan mega projelerle ekolojik yıkıma sürüklenmektedir. Merkezi idarenin yapımında direttiği Kanal İstanbul ve Yenişehir Rezerv Alanları Projesi, İstanbul için geri dönüşü imkânsız zararlar yaratacaktır.
- Kişi başı günlük su kullanımının 182 litre olduğu İstanbul’da özellikle Avrupa yakasındaki toplam baraj ve su depolama kapasitesi, nüfus artışıyla birlikte giderek artan su ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. İstanbul’un kendi su havzaları etrafındaki yapılaşmayı önlemek, İSKİ verilerine göre 2022 yılında yüzde 19.45 olarak gerçekleşen şebeke kayıp kaçağını azaltmak ve nüfus artışına neden olacak projelerden kaçınmak gerekmektedir.
MARMARA DENİZİ KİRLİLİĞİ GÖĞÜSLÜYOR
-Marmara Denizi yüzeyinde 2021 yılındaki yoğunlukta müsilaj görülmemesi, deniz kirliliğinin giderildiği anlamı taşımamaktadır. Marmara deniz ekosistemi, hala bölgenin evsel ve endüstriyel atıksu kirliliğini göğüslemeye çalışmakta, bu atıksuların arıtılacağı altyapı yetersizliği nedeniyle de günden güne bu kirlilik baskısıyla ölmektedir. Müsilaj sonrasında panikle ortaya çıkan eylem planları ve denetimler ise ne yazık ki dönemsel çalışmalar olarak kalmış, deşarj standartlarına getirilen değişiklikler ise uygun altyapı yatırımlarının yeterince yapılmaması nedeniyle kadük kalmıştır.
-2022 yılı, önceki yıllara benzer şekilde, hava kalitesi açısından da İstanbul için tehlike çanlarının çalmaya devam ettiği bir yıl olmuştur. Eldeki veriler ışığında; 2022 yılında İstanbul’da solunamaz bir hava kalitesinin söz konusu olduğu söylenebilmektedir.
-Atık üretimini önleyecek faaliyetlere öncelik verilmeli, bu bağlamda da tüketim alışkanlıklarını değiştirici/azaltıcı proje ve politikaların hazırlanarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.
-İstanbul’da toprak kirliliğini önlemenin ilk adımı az miktarda bulunan yeşil alanların yerleşime ve endüstriye açılmasının önlenmesidir. Daha önce kirlenmiş toprakların ise öncelikle tespiti, iyileştirilmesi, tekrar kullanılması ve sürdürülebilir yönetiminin sağlanması gerekmektedir.