Markaya ismini veren Celal Birsen, Malatya’da doğup İstanbul’a göç eden bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor.
Eğitimine devam edemeyince sokaklarda seyyar satıcılık yapmaya başlayan Birsen’in aklına yağmakta olan yağmur ile basit ama etkili bir fikir geliyor. Şemsiye satmak!
İleride bir şemsiye imparatorluğu kuracak olan Birsen, yaptırdığı cepli palto ile sokaklarda şemsiye satarak imparatorluğunun ilk adımlarını atıyor.
Şemsiyeleri daha rahat bir şekilde satabilmek için cepli bir palto yaptırıyor ve bu palto aslında onun ilk dükkânı oluyor.
Günde birkaç şemsiye satarak ufak ama emin adımlarla işini büyütmeye başlıyor.
Seyyar satıcılığın ardından, yabancı bir şemsiye firmasının mümessili olan birsen işlerine artık kendi dükkânında devam ediyor.
Ancak başarılı olmayı kafaya koymuş olan Birsen, kendi markasını yaratmaya karar veriyor ve ilk markasını Rainbo ismi ile kuruyor.
1997 yılında ise kendi ismini kullanmaya başlıyor ve Celal Birsen Şemsiyeleri işte bu şekilde doğuyor!
Birsen şemsiye sektörüne çok daha geniş bir perspektiften bakıyor.
Bu doğrultuda, yılın yalnızca belirli dönemlerinde kullanılacak yağmur şemsiyeleri ile yetinmiyor ve güneş şemsiyeleri üretimine de başlayarak Algida gibi büyük markaların şemsiyelerini üretmek üzere anlaşmalar yapıyor.
Zaman geçtikçe o kadar büyüyor ki, sokaklarda gördüğümüz her üç şemsiyeden biri Celal Birsen imzalı oluyor.
Hızla büyüyen Celal Birsen, Türkiye’deki ilk büyük şemsiye fabrikasını da kuruyor.
Ancak markanın hızla ve başarıyla büyüdüğü bu süreçte, kurucu Celal Birsen’in beklenmedik vefatı, şirket için bir dönüm noktası oluyor.
Celal Birsen’in vefatının arından oğlu Recep Birsen işin başına geçip şirketi devralıyor fakat bu süreçte de her ne kadar şirket büyük başarılar elde etmiş olsa da bazı finansal zorluklar baş göstermeye başlıyor.
Babasının ölümünden önce başlatılan ve özellikle otelcilik sektörüne yapılan büyük yatırımların karşılığının beklenenden daha yavaş gelmesi ve iptal olan bazı anlaşmalar şirketin üzerinde ağır bir yük oluşturdu.
Bu tatsız gelişmeler şirketin finansal dengelerini ciddi şekilde sarstı.
2010’lu yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar ve piyasaya giren daha ucuz şemsiye üreticileri de şirketin iflas sürecinde önemli rol oynamıştı.
Özellikle Çin üretimi şemsiyelerin, daha uygun fiyatlarla pazara girmesi Celal Birsen Şemsiyeleri’in hem iç hem de dış pazardaki rekabet gücünü zayıflattı.
Böylelikle, Türkiye’deki pazarın büyük bir kısmını elinde bulunduran Celal Birsen, pazar payını ciddi oranda kaybetmeye başladı. Özellikle son kullanıcıya yönelik satışlar önemli ölçüde düştü.
Bu zorlu sürecin sonunda beklenen oldu ve alacaklılar şirketin peşine düşmeye başlayarak zincirleme bir etkiye sebep oldu.
2012 yılına gelindiğinde, Celal Birsen’in şirketi 15 milyon liralık bir borç yükü altındaydı.
2012’nin sonlarına doğruysa şirket üretimi durdurmak ve çalışanların büyük kısmının işten çıkarmak zorunda kalmıştı.
Yani, yaklaşık 380 çalışanı olan ve 60 ülkeye ihracat yapan dev bir markaya birçok dava açılmış, birçok mal varlığı haczedilmiş ve şirket bir anda iflasın eşiğine gelmişti…
Özetle, yaşanılan zorlu süreç sadece şirketin değil, aynı zamanda Türkiye'nin şemsiye sektöründeki en büyük markalarından birinin de sonunu getirdi.
Kaynak: Kadir KuruTürk şirketleriyle ilgili diğer içeriklerimiz: