Fotoğraflar: Vedat Arık
Bursa Demokrasi Güçleri tarafından bugün Fomara Meydanı’nda yapılan basın açıklamasına, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Aslan da katıldı. Basın açıklaması, hayatını kaybeden 41 madenci için saygı duruşuyla başladı.
Açıklamada, “Kader değil, iş cinayeti”, “AKP defol, bu memleket bizim” sloganları atılırken “Kaderse patronlar da ölsün”, “İşçi katilleri hesap verecek” yazılı dövizler açıldı.
"PATLAMA OLDUKTAN SONRA DEĞİL, PATLAMA OLMADAN ÖNCE İNSANLARIN HAYATLARI İÇİN ÖNLEM ALIN"
DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Aslan, yaşanan patlamanın kaza ya da fıtrat değil, taammüden 41 işçinin katledilmesi olduğunu söyledi. Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Madenden başka yapacakları, hayatlarını kazanabilecekleri bir iş söz konusu değil ve her gün aileleri ile vedalaşarak iniyorlar madenlere ve her gün arkadaşlarımız sanki geri dönmeyecekmiş gibi çocuklarıyla vedalaşarak gidiyorlar madenlere. Böyle bir hayatı insan ne kadar sürdürebilir? Ama bakıyoruz ki insanlar yaşıyorken verilmeyen kıymet, öldükten sonra yapılan açıklamalar, sanki her adama sahip çıkılmış gibi yapılan söylemler… Ne yazık ki timsah gözyaşları dökerek bu işin üstünü kapamazlar. Grizu patlamasından hemen sonra ilgili bakanlıklar oraya gittiler, diyorlar ki ‘Biz hemen müdahale ettik’. Patlama olduktan sonra müdahaleniz ne işe yarıyor? 41 tane insan öldü, 11 tane arkadaşımız yaralı. 5’i ağır yaralı, her an kaybedebiliriz. Meselemiz; patlama olduktan sonra değil, patlama olmadan önce insanların hayatları için önlem alın.
"İNSANLAR ÖLMEDEN ÖNCE ÖNLEM ALACAKSINIZ"
Bu ülkeyi yönetiyorsunuz, kudretlisiniz, insanlar ölmeden önce önlem alacaksınız. Dün orada gözü yaşlı aileleri ziyaret ettik, hepsinin ortak düşüncesi şu; ‘Biz, zorunlu olduğumuz için madenlerde çalışıyoruz. Hiç kimse yerin 7 kat altına inmek istemez. Hiç kimse orada ölümle burun buruna gelmek istemez’ diye söylüyorlar. Ama ne yazık ki başka iş yok. Buradan bir kez daha orada hayatını kaybeden madenci arkadaşlarımızın ailelerine ve yakınlarına ve bütün Türkiye halkına baş sağlığı diliyoruz. Yaralı arkadaşlarımızın bir an önce sağlıklarına kavuşmasını istiyoruz ama en çok istediğimiz şey; devlet, iktidar, bundan sonrası için, bu tür cinayetler işlenmemesi için acilen tedbir almak zorundadır. Orada sorumluluğu olanları soruşturup gerekli cezaya çarptırmak zorundadır. Bunlar olmadığı sürecek bu iş cinayetleri devam edecek arkadaşlar.”
"İKTİDAR VE PATRONLAR, BU KATLİAMIN SORUMLUSUDUR"
Ortak basın açıklamasını ise Muharrem Or okudu. Hayatını kaybeden işçiler için başsağlığı, yaralı işçiler içi ise şifa dileyerek konuşmasına başlayan Or, “Bakanlık başta olmak üzere devlet ricalinin gösteri merkezlerinden biri olan Amasra’da gerçekleşen bu katliam, göz göre göre gelmiştir. Sayıştay ve TKİ raporlarında kazı derinliğinin 300 metreyi geçmesi nedeniyle grizu riski olduğunun belirtilmesine rağmen kâr uğruna üretime devam eden iktidar ve patronlar, bu katliamın sorumlusudur. Hazırlanan raporlara rağmen işçinin canını patronların kasalarından daha değersiz bularak göz yuman, denetlemeyen, engellemeyen bakanlık ve siyasal iktidar, bu katliamın sorumlusudur. Çünkü madencilere kader olarak dayatılan ölümlerin önlenebilir olduğunu biliyoruz. Yıllardır defalarca dile getirdiğimiz, meydanlarda haykırdığımız ‘kader değil, fıtrat değil, kaza değil cinayet’ sözü, ne yazık ki 41 madencinin canıma mal olmuştur” dedi.
"AKP-MHP İKTİDARI, BU KATLİAMA BİLEREK GÖZ YUMMUŞTUR"
Daha fazla kâr amacıyla dayatılan üretim zorlaması ve verimlilik politikaları nedeniyle işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin göz ardı edilmesiyle özellikle madencilik sektöründe büyük katliamlar yaşandığını ifade eden Or, metan gazının patlamaya neden olacak sınır değerleri aşmasının, temelinde üretim zorlaması olduğunu söyledi.
Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği maden katliamı sonrasında sorumluların hesap vermediğini söyleyen Or, “Soma’da 301 madencinin ölümünden sorumlu bir kişinin bile cezaevinde olmadığı bu süreçte, Soma madencilerinin haklarını savunmak için hiçbir bedel talep etmeden insanlık ve emeğin hakları adına orada bulunan Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay bugün cezaevindedir. İşçilerimizi yer altında ölüme gönderip onları savunanları zindanlara dolduranlar, işçilere bu kaderi dayatmışlardır. Öfkeliyiz, çünkü tarihinde çokça kitlesel iş cinayeti bulunan Türkiye Taşkömürü İşletmesi’nde bunlardan ders çıkarılması gerekirken işçilerin insanca yaşam talebini kâr hırsına kurban etmiş AKP-MHP iktidarı, bu katliama bilerek göz yummuştur” diye konuştu.
"HER AY BİR SOMA’YI BİZE YAŞATANLARA TAHAMMÜLÜMÜZ KALMADI ARTIK"
Or, sözlerine şöyle devam etti:
“Sadece madenlerde değil, tüm işkollarında işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin göçük altında olduğunu yıllardır söylüyoruz. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile işçileri piyasanın insafına bırakan bu düzenin değiştirilmesi gerektiğinin yıllardır mücadelesini veriyoruz. Hayatımızı cehenneme çeviren, ölülerimizin üzerine şatafatlı saraylar, gökdelenler, yollar, madenler inşa edenlere, her ay bir Soma’yı bize yaşatanlara tahammülümüz kalmadı artık. Artık yeter diyoruz. Emeğimiz, haklarımız, hayatlarımız ve geleceğimiz için yeter diyoruz. Tüm işçileri, emekçileri, kendine insanım diyen herkesi sesini sesimize, gücünü gücümüze katmaya; ‘artık yeter, insanca yaşamak istiyoruz’ demek için harekete geçmeye çağırıyoruz. Herkesi daha fazla kâr için daha fazla kan dökmekten çekinmeyen bu vahşi sermaye düzenini yıkmak, emeğin ve özgürlüğün iktidarını kurmak için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”