Ütopya, edebi eserlerin bir türü olmasının ötesinde önemli anlamlar içeriyor. Kelime köken itibariyle toprak/ülke/yer anlamına gelen topos ile ona ‘u’ öneki getirilmesinden oluşuyor.
Söz konusu kavram Nişanyan Sözlüğü’nde “Yeni Latince utopia “siyasi bir ideali ifade etmek için tasarlanan hayali ülke” sözcüğünden alıntıdır. (İlk kullanımı: 1516 Sir Thomas More, İng. yazar ve siyaset adamı.) Bu sözcük Eski Yunanca oú ?? “değil” ve Eski Yunanca tópos ????? “ülke, yer” sözcüklerinin bileşiğidir” diye tanımlanıyor.
Ütopyanın literatüre girmesi Thomas More’un aynı isimli eserle olduğu kabul ediliyor. Ancak bunun eksik bir tanım olduğunu dile getirenler de azınlıkta değil. Söz konusu görüşü savunanlara göre Sümer tabletlerinden itibaren insanlık ütopyalarını dile getirmeye başladı.
GENİŞ BİR KÜLLÜYAT
Dünya yazını ütopya konusunda geniş bir külliyata sahip. Türklerin ütopyayla tanışmasının tarihi oldukça eskilere giderken türle ilgili literatürde kabul görecek eserlerin ortaya çıkışı Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine denk geliyor. Yeni Osmanlı hareketinin önemli isimlerinden Mitat Paşa, Ziya Paşa ve Namık Kemal bu alanda öne çıkan isimler.
EZBER BOZAN ÇIKIŞ
Ancak bu isimlerin dışında öyle bir isim var ki yazdıklarıyla ezber bozdu… Gaspıralı İsmail… Türkçülük ve sosyalizm konusunda hem teorik hem pratik anlamda attığı adımlarla yakın dönemin en önemli isimlerinden birisi oldu. Osmanlı aydınları arasında yaygın olan ‘Rüya’ yazma geleneğine Gaspıralı İsmail de sahipti. Rüya, Osmanlı aydınları için ideallerini dile getirdikleri eser anlamına geliyordu. Gaspıralı da buradan yola çıkarak eserler verdi. Kadınların sosyal ve ekonomik hayata katılımı noktasında dönemine göre ilerici fikirlere sahip olan Gaspıralı İsmail’in kadınlarla ilgili ‘Kadınlar Ülkesi’ ismini taşıyan rüyası çarpıcı satırlara sahip. Kadınların durumunu göstermesi adına bir kurmaca kaleme alan Gaspıralı İsmail, eserinde Molla Abbas isimli karakterinin kadınların hakim olduğu bir topluluğun eline esir düşmesini anlatıyor Kadınlar Ülkesi’nde. Eser bugünün erkek egemen toplumunu anlamak adına da vurucu ifadeler içeriyor.
SADIK USTA'NIN ARAŞTIRMASI
Yazar Sadık Usta Türk Ütopyaları Osmanlı’dan Cumhuriyet Dönemi’ne Özgürlüğü Düşlemek kitabında söz konusu esere ilişkin zihin açıcı bilgiler veriyor:
*Ülkede Arapçaya benzer bir dil konuşulmaktadır. Yabancı esirlerin güzel (erkek) olanları tıpkı diğer Müslüman ülkelerdeki kadın esirler gibi yöneticilerin haremine alınırlar.
*Burada her şey Müslüman ülkelerdeki gibidir, ama toplumsal roller ve cinsiyet ilişkileri tepetaklak olmuştur. Öyle ki esirlerin etrafında dolaşan kadınlar, onları neredeyse bakışlarıyla delmektedir.
*Esir erkeklerde bedenlerini kapamaları ve kendilerini kadın bakışlarından korumaları istenir.
*Eğlencelin semazenleri erkeklerdir. Şarkılar onların ağızlarından dökülür, çalgıyı onlar çalar.
"BATMAYA MAHKUMDUR"
Kadınlar Ülkesi’nin hükümdarının söyledikleri ise eseri daha ilgi çekici kılıyor. Kadınlar Ülkesi hükümdarı eserin bir diğer kahramanı Molla Abbas’a şunları söyler:
Sizin ülkeniz batmaya mahkumdur. Er kişiden asker olur mu? Er kişi baş keser mi? Çocuk bakmaktan ve aş pişirmekten başka bunlar neye yarar? Saçları gibi akılları da kıt değil mi bunların. (…) Kadın ve erkek eşitliği ne demek? O zaman hayatın temeli yıkılır. Erkeklerin kadınlar gibi devlet işlerine girmesi büyük bir felakettir.
Eser, ütopyanın özelliklerini barındırması ve dönemin cinsiyet rollerine ilişkin göndermelerde bulunması nedeniyle oldukça önemli bir konumda bulunurken 1890 yılında dönemin Tercüman gazetesinde yirmi bir bölüm halinde yayımlanır. Kadınlar Ülkesi yıl olarak hangi döneme işaret eder bilinmez ama coğrafya olarak Afrika civarı olduğu eserden anlaşılır.