Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasıyla başlayan sürecin ardından başlattıkları nöbet eylemine devam ediyor. Akademisyenlerin 657'nci nöbeti geride kalırken Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'nden yeni bir hamle geldi. Rektörlük, nöbete katılan öğretim üyeleri hakkında disiplin soruşturması başlattı. Rektörlük, eylemlerin “kanuna aykırı” ve “üniversite işleyişini bozucu nitelikte” olduğunu iddia etti.
Artı Gerçek'in haberine göre; öğretim üyeleri, her iş günü tekrarlanan ve sayısı 650’yi geçmiş olan eylemlerin soruşturmada iddia edildiği gibi “üniversite işleyişini bozucu nitelikte” olduğuna dair herhangi bir kanıt olmadığını belirtiyor.
On beş dakikalık kısa protestolar nedeniyle bugüne kadar kampüs içerisinde herhangi bir etkinliğin aksamadığını söyleyen öğretim üyeleri, eylemlerin güvenlik müdahalesini gerektiren, öğrencileri, diğer kampüs sakinlerini veya ziyaretçileri etkileyen herhangi bir olumsuzluğa neden olmadığını vurguluyor.
Boğaziçi Üniversitesi yönetimi disiplin soruşturmasındaki “kanunsuzluk” iddialarına dayanak olarak ise Rektörlüğün 1 Haziran 2023 ve 7 Temmuz 2023 tarihli yazılarını gösterdi. Bu yazılarda gerçekleştirilen nöbetlerin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun "Yasak Yerler" başlığını taşıyan 22'nci maddesi uyarınca kanuna aykırı olduğu belirtilmişti.
Ayrıca rektörlük bu sessiz protestoların üniversite tercih etme aşamasındaki öğrenci adaylarının “tereddüde düşmelerine” neden olduğunu iddia etmiş ve eylemlere devam eden öğretim üyeleri hakkında adli, cezai ve idari işlemlerin başlatılacağını bildirmişti. Bu yazıyla Naci İnci yönetimi, üniversite işleyişiyle ilgili eleştirilerini barışçıl şekilde ifade eden öğretim üyelerini cezai yaptırımlarla tehdit etmişti.
2911 sayılı kanunu yasakçı bir perspektiften yorumlayarak toplantı ve gösteri hakları konusunda var olan AYM ve AİHM kararlarını hiçe sayan bu yazıya karşı Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 10 Temmuz 2023’te bir kamuoyu duyurusu kaleme almış, günlük eylemlerine devam edeceklerini şöyle açıklamışlardı:
“Her iş günü öğle 12:15-12:30 arası cüppelerimizle sessizce rektörlük binasına sırtımızı dönerek yürüttüğümüz, katılımı tamamıyla kişisel tercih olan nöbetlerimiz, üniversitemize son 2,5 yılda dayatılan tamamen tepeden inme kararlardan, mesnetsiz soruşturmalar, cezalar ve uzaklaştımalara, ders ve kampüse giriş yasaklarından, liyakatsiz ve şeffaf olmayan atamalara, toplu mezuniyet törenlerinin korkudan iptaline dek, öğrencilerin ve akademisyenlerin hiçbir sorununa çare olamayan bir yönetime karşı yapılan tüm itirazların, sembolik ve barışçıl bir ifadesidir.
Yönetimin bu itirazlara kulak vermek yerine, büyük bir nezaketsizlik ile meslektaşlarını hapis ve disiplin soruşturmalarıyla tehdit etmesi yönetimin içinde bulunduğu acizliği ve çaresizliği de gözler önüne sermektedir.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak barışçıl protesto hakkımızın anayasamız tarafından güvence altına alınmış olduğunu tekrar hatırlatır, nöbetimizin, hiçbir bildirime, izine, ya da idarenin saat/mekan tasarrufuna tabi olmadığının altını çizmek isteriz. Nöbetimizin hiçbir idari ve akademik işleyişi aksatması söz konusu olmadığından, asılsız gerekçelerle yasaklanması da net bir şekilde hak ihlali anlamına gelecektir ve hukuksuzdur. İfade özgürlüğünün ve bu özgürlüğün bir görünümü olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kapsamı ve sınırlanması ile ilgili ölçütler, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından belirlenmiştir. 7 Temmuz 2023 tarihli yazıda ifade edilen yaptırım tehditlerinin ve sınırlamaların hukuka aykırı olduğunu ortaya koyan çok sayıda yargı kararı mevcuttur. Tamamen hukuk sınırları içinde kalarak gerçekleştirdiğimiz barışçıl nöbetimizin, yüksek mahkeme kararları görmezden gelinerek kriminalize edilmesi kabul edilemez.
Bu vesile ile tüm yasaklamalara ve tehditlere rağmen, yapılan hukuksuzlukların takipçisi olmaya ve üniversitemizin içinde bulunduğu yönetim krizine dikkat çekmeye devam edeceğimizi, barışçıl ve hukuki çerçeve içinde kalarak üniversitemizin özgürlükçü, çoğulcu, eşitlikçi yapısını korumaya yönelik itirazlarımızı farklı biçimlerde ifade etmeyi sürdüreceğimizi belirtmek isteriz.”