Çok küçük yaştayken dünyaya başarısını kanıtlayan usta oyuncu için satranç, onun sözleriyle hayatın ta kendisiydi. Başka hiçbir şey yapmak istemiyordu.
Ancak zamanla başına gelenler, son sözlerinden birinin “Satrançtan nefret ediyorum.” olmasına yol açtı. Onu bu seviyeye getiren neydi? 65 yıllık ömründe satranç yüzünden neler yaşamıştı?
“Yapmak istediğim tek şey, satranç oynamak.” diyen Fischer, çok küçük yaştayken bir satranç fanatiği oldu.
9 Mart 1943, Chicago doğumlu Bobby Fischer, henüz 2 yaşındayken ebeveynlerinin ayrılması üzerine annesiyle Brooklyn’e taşındı. Burası, hayatını değiştiren şehir olacaktı çünkü satrancı, 6 yaşındayken burada öğrendi.
Genç oyuncu, 13 yaşında, ABD Gençler Şampiyonu olmaya da hak kazandı. 1 sene sonra ise “En Genç ABD Şampiyonu” ünvanını aldı. Başarıların ardı arkası kesilmiyordu, 15 yaşına geldiğinde “satranç tarihinin en genç büyük ustası” oldu. “Satranç, hayatın kendisidir.” diyordu Fischer.
20 yıllık bir durgunluk…
Soğuk Savaş döneminde, Sovyet Dünya Şampiyonu Boris Spassky ile karşı karşıya gelen Fischer, rakibini yenerek Dünya Şampiyonu olunca Sovyetler'in bu alandaki otoritesi sona erdi.
Usta oyuncu, 1975 senesinde Anatoly Karpov ile ünvan maçı yapacaktı ve Uluslararası Satranç Federasyonu’nun bazı koşulları vardı. Bu koşullar yerine getirilmezse Fischer, maça çıkamayacaktı.
En sonunda Fischer’ı reddeden Uluslararası Satranç Federasyonu, ortada yapılmış bir maç bile yokken Anatoly Karpov’a Dünya Şampiyonu ünvanı verdi ve bu hadisenin yaşanmasıyla Fischer, 20 yıl boyunca ortalarda görünmedi. Her hareketiyle konuşulan usta oyuncu, bu kayıplara karışma olayıyla da kimliğine bir gizem kattı.
Satranca âdeta takıntılıydı.
Satrancı bilmiyorsanız bile Stefan Zweig’in “Satranç” kitabını okuduysanız ya da “The Queen’s Gambit” dizisini izlediyseniz az çok fikir sahibi olmuşsunuzdur.