Ulusal Uzun Metraj Yarışması'nda yer alan ve dünya prömiyerini 44. Moskova Uluslararası Film Festivali'nde gerçekleştiren yapım, sinema oyuncusu olmak isteyen Umut'un, 20 yıldır görmediği MS hastası annesinin gelişiyle 42 saatte değişen hayatını anlatıyor.
Ümit Köreken, filme ilişkin yaptığı açıklamada, 2015'te "Mavi Bisiklet"i çektikten sonra aile içi ilişkileri konusuna ilgi duyduğunu dile getirdi.
Bu konuda okumalar yaptıklarını ve ortak senarist Nursen Çetin Köreken ile çeşitli eğitimler aldıklarını belirten Köreken, "Özellikle Türk sinemasında biraz az rastlanan anne-oğul ve sevgisizlik hikayesi üzerinden bir film yapmak istedik. 'Martı' oyunu ile ilgili de bir uyarlama yapma düşüncemiz vardı. İki fikri birleştirdik ve sonunda 'Bir Umut'un hikayesi doğdu" dedi.
Köreken filmde, anne sevgisi görmeyen bir kişinin yetişkin olduğunda yaşamında ne tür travmalara sahip olacağına dair bir mercek tuttuklarını aktararak, şunları söyledi:
"Aile içi ilişkiler, toplumda birçok kişiyi ilgilendiren meseleler, ister ebeveyn isterse de çocuk olsun. Dolayısıyla ben izleyicilerin kendileriyle ya da bir şekilde hesaplaşmak istedikleri ya da istemedikleri konularla çok fazla bağ kuracağını düşünüyorum. Ama tabii ki 'Bir Umut' bir izlemede hemen kodları anlaşılabilecek, algılanabilecek bir film değil. Çok fazla küçük ayrıntı var. Biraz da bize göre, hayat oralarda gizli."
HERKESİ BÜYÜTEN BİR FİLM
Filmi salgınının en yoğun olduğu dönemde çektiklerine işaret eden Köreken, "Kovid, mart ayında çıktı. Biz filmi 2020 ağustosta çektik ve o dönem setlerde kurallar sertti. Yani bir kişi Kovid olduğunda bütün setin durması söz konusuydu. O yüzden biraz kamp gibi, çok kontrollü bir set kurmaya çalıştık. O zaman maske çok yaygındı. Maskeli insanlar görünsün mü, görünmesin mi filmde? Çok zorlandık ve film de ağır bir konu. Ekip doğal olarak çok yoruldu. Hem Kovid'in fiziksel zorlayıcılığı hem de hikayenin bu kadar duygulara dokunma biçimi, bir de sahneleri sürekli tekrar ettik. Bence ekip için de hem çok olgunlaştırıcı hem de herkesi büyüten bir film oldu" değerlendirmesini yaptı.
Ümit Köreken, filme hazırlanırken aile ilişkileri ve bunun psikolojik etkileri üzerine yaptıkları okumalardan bahsederek, şöyle devam etti:
"Anne-çocuk arasındaki bağlanma bozukluğu ve bağlanma bozukluğunun insanın yaşamında ne tür etkiler yapabileceği üzerine çok fazla okuma yaptık. Ben oyuncularıma da bu kitapların bir kısmını okuttum. Hatta görüntü yönetmenine de kendini ilgilendireceği konularda çok fazla okuma yaptırdım."
Festivallerin sürekliliğinin önemine dikkati çeken Köreken, "Festivallerin yaşaması, hayat bulması hala yapılabiliyor olması, medya sponsorlarının yanı sıra diğer sponsorların verdiği destek bu festivallerin yapılması için gerçekten çok elzem, hele de böyle ekonomik dönemde. Bu yüzden festivallere verilen her türlü desteği ben çok kıymetli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Filmin başrol oyuncusu Baran Şükrü Babacan ise Bir Umut'un 7. sinema filmi olduğunu belirterek, "Her karakter, kendi içerisinde aslında kendine dair birçok dert taşıyor. Ben, bir şey oynadığımda o karakterin açmazlarını anlamaya çalışıyorum. Tabii bazı filmlerde karakterler, biraz daha kendi içinde yaşayan karakterler oluyor, daha içine kapanık. Ama bu filmde Umut'u ilk okuduğumda benim en çok sevdiğim tarafı, onun yaşadığı her şeyi çok dışardan yaşıyor olmasıydı" dedi.
Umut'un duyguları tam olgunlaşmamış, nasıl ifade edeceğini bilmeyen bir karakter olduğunun altını çizen Babacan, "Dediğim gibi o karakterin açmazları varsa, kolay cevap veremeyeceğimiz birtakım sorunlar içerisinde boğuşuyorsa, çok daha fazla keyif alıyorum rolden. Filmin çok ağır, dramatik ve yorucu birçok sahnesi vardı. Gerçekten fiziksel olarak çok yoruldum ama başından sonuna kadar çok keyif aldığım bir süreçti benim için" ifadelerini kullandı.
Oyuncu Babacan, çekimlere az bir süre kala projeye dahil olduğuna işaret ederek şöyle konuştu:
"Ben oyuncu olarak genelde bir rolü kurarken, yönetmenle kurmayı tercih ediyorum. Önceden çok çalışmıyorum. Çünkü sizin kafanızdaki şeyden önce, yönetmenin kafasındaki Umut'un nasıl bir şey olduğunu anlamak ve onu canlandırmaya çalışmak aslında önemli. Meseleye yaklaşım noktasında Ümit'le de çok iyi anlaştık. Oyuncunun gerçekliği konusunda bir dil birliği kurduk. Çekimler başladıktan sonra benim de karaktere katmak istediklerim olmuştu. Ümit Hoca onlara da çok açıktı. O yüzden el ele, beraber çıkardığımız bir rol oldu. Kendisinin oyuncuya alan bırakmasının da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir şeyler de beğenildiyse o alanın açılmasından dolayıdır."
Filmi iki kez seyircilerle izlediğini kaydeden Babacan, "İlk kez Antalya Altın Portakal'da kalabalık bir seyirciyle izledik. Sonrasındaki söyleşiye çok fazla insan kaldı. Filmin söyleşisi daha doğrusu toplu bir terapiye dönüştü. Seyircinin bu kadar filmin içine girip, kendi hikayelerinden de bir şeyler bulmasına açıkçası çok şaşırdım. Bu da filmin başarılı olmasıyla ilgili diye düşünüyorum. Yani film amacına ulaştı" dedi.
Ümit ve Nursen Çetin Köreken çiftinin senaryosunu birlikte kaleme aldığı filmin oyuncuları arasında Eylem Yıldız ve Funda Eskioğlu da yer aldı.
Filmin müziklerini ve ortak yapımcılığını Cafer Ozan Türkyılmaz üstlenirken, görüntü yönetmenliğini ise İbrahim Çaltılı yaptı.