HABER7
Eski Türkiye’nin kanlı ve puslu havasını “Z Kuşağı” diye isimlendirdiği yeni nesile unutturmaya çalışan, AK Parti iktidarını kötülemek için sürekli geçmiş güzellemesi yapan CHP güdümündeki muhalefet anlayışının argümanlarını çürüten sembol bir isim: Sabahattin Ali…
“Kürk Mantolu Madonna” ve "Kuyucaklı Yusuf” gibi kült romanları kaleme alan Sabahattin Ali’nin hayat serüveni, CHP’nin iktidar olduğu Türkiye’de neler yaşandığının ve neler yaşanabileceğinin yalın örneğini teşkil ediyor.
Günümüzde romanları baskı üstüne baskı yapan, şiirlerinden şarkılar yapılan, CHP başta olmak üzere sol partilerce miting meydanlarında ismi sıklıkla dillendirilerek gençlere rol model olarak sunulan Sabahattin Ali’nin CHP’nin tek parti iktidarı döneminde sürekli özgürlüğü çalındı.
Ölümünün 74'üncü yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılan ancak sadece duygusal yazı ve yorumlarıyla anlatılan Sabahattin Ali’nin ömrünün en kritik zamanlarını oluşturan “tutsak” günlerini HABER7 okurları için derledik…
CHP TÜRKİYESİ GERÇEĞİ: 23 YAŞINDA ZİNDANA
Eğitimci, şair, hikayeci, romancı Sabahattin Ali, 1907 yılında, günümüzde Yunanistan hudutlarında kalan Gümülcine’de başlayan hayatında cezaevi ile ilk kez 23 yaşında tanıştı.
Ali, 1930 yılında Almanca öğretmeni olarak atandığı Aydın Ortaokulu’nda komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla hakkında soruşturma açıldı ve tutuklanarak hapse atıldı.
ATATÜRK VE İNÖNÜ'YÜ ELEŞTİRDİN, ZİNDANA...
Sonrasında Konya’da dönemin CHP liderleri Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’yü eleştiren bir şiir okuduğu gerekçesiyle önce memuriyetten atıldı sonra tutuklandı. 1 yıl boyunca cezaevlerinde tutuldu. Konya ve Sinop cezaevlerinde yattı.
Meşhur “Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma” şiirini Sinop Cezaevi’nde yazdı.
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMABaşın öne eğilmesinAldırma gönül aldırmaAğladığın duyulmasınAldırma gönül, aldırma Dışarda deli dalgalarGelip duvarları yalarSeni bu sesler oyalarAldırma gönül, aldırma Görmesen bile deniziYukarıya çevir gözüDeniz dibidir gökyüzüAldırma gönül, aldırma Dertlerin kalkınca şahaBir sitem yolla Allah'aGörecek günler var dahaAldırma gönül, aldırma Kurşun ata ata biterYollar gide gide biterCeza yata yata biterAldırma gönül, aldırmaAF DİLEDİ, KABUL GÖRMEDİ
Sabahattin Ali, Konya Cezaevi’nde 14 Nisan 1933’te Mustafa Kemal Atatürk’e hitaben “af mektubu” kaleme aldı. Dönemin CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e “Beni affet” deyip altına 15 kuruşluk pul yapıştırarak gönderen Sabahattin Ali, olumlu karşılık alamadı ve zindan süreci devam etti.
İşte o mektup:
Cumhuriyet'in 10’uncu kuruluş yıl dönümü sebebiyle çıkan genel aftan yararlanarak serbest kaldı.
YİNE ZİNDAN YİNE ZİNDAN
Ali için zindan süreci bitmedi. Yayına çıkardığı Markopaşa isimli gazetede yer alan siyasi yazılar dolayısıyla hakkında tutuklama kararı verildi. İstanbul Üsküdar’daki Paşakapısı Cezaevi’nin yolunu tuttu.
Hapishaneden çıktıktan sonra yokluklarla boğuşan Sabahattin Ali, öğretmenlik görevine dönmek için uğraştı ama geçmişinde CHP lideri Mustafa Kemal’i eleştirdiğinden dolayı bu isteği gerçekleştirilmedi.
Bunun üzerine Sabahattin Ali tavsiye üzerine 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk hakkında şiir yazma kararı aldı. Ali, Varlık Dergisi’nin 15 Ocak 1934 tarihli sayısında yayımlanan ‘Benim Aşkım’ isimli şiiri yazdı. "Gönlümü verdim Ulu Gazi'ye" ifadesinin yer aldığı şiirinde Sabahattin Ali, memuriyete dönebilmek için Atatürk'e adeta sevdasını ilan etti.
İşte o şiir:
Fakat bu şiirinden sonra da göreve atanabilmek için bir süre daha bekletildi. Dönemin Maarif Vekiliyle (Milli Eğitim Bakanı) görüşen Sabahattin Ali, kendisine atfedilen edilen komünist sıfatının doğru olmadığını ispat edebilmek için yazılar yazdığını söyledi.
Çabaları netice veren Sabahattin Ali, “Atatürk’ten izin alınarak” önce geçici olarak Orta Tedrisat Şube Müdürlüğü’ne ardından da Milli Talim ve Terbiye’ye atandı.
NE YAZSA SUÇ VE HAPİS
Daha sonra, yayınladığı Ali Baba Dergisi’ndeki “Sırça Köşk” isimli hikayesi nedeniyle bir kez daha İstanbul’da tutuklandı. Sultanahmet Cezaevi’ne atıldı. 3 ay hapis yatırıldı. Sabahattin Ali, yakın çevresine “Bu işleri bırakıp nakliyeciliğe başlayacağım. Edirne’ye peynir götüreceğim.” demeye başladı.
KİTABI YASAKLANDI, TOPLATILDI
Sabahattin Ali, CHP iktidarında yasaklarla da boğuştu. Ali’nin “Değirmen, Dağlar ve Rüzgar” isimli kitabının dağıtılması, 15 Temmuz 1944 tarihinde dönemin CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kararıyla yasaklandı.
ÖLÜME GİDEN YOL
Ve Sabahattin Ali, yakasını bırakmayan ceza davaları dolayısıyla ülkeyi terk etme kararı aldı. Hakkında açılan davalarda hapis yatmaktan yorulduğu için sınırı geçerek Bulgaristan’a gitmek istedi. Fakat kendisine pasaport verilmediği için bunu kaçak yollarla yapmak durumundaydı. Hakkında açılan davalar nedeniyle Bulgaristan'a kaçma girişimi sırasında kendisine rehberlik eden Ali Ertekin tarafından 2 Nisan 1948’de Kırklareli’nde başına sopayla defalarca vurularak öldürüldü.
Sabahattin Ali 41 yaşında hayatını kaybetti.
Katil Ali Ertekin, Sabahattin Ali'yi nasıl canice hislerle öldürdüğünü şu sözlerle anlattı: "Elimdeki sopayı Sabahattin'in kafasına indirdim. Yere yuvarlandı. Açık kalan gözünü bana dikmiş bakıyor ve sesi çıkmıyordu. Kafasına bir daha vurdum, yine ölmedi. Sırtüstü yatırıp bir daha vurdum, bu sefer kafası parçalandı..."
Sabahattin Ali’yi canide öldüren eski çavuş Ali Ertekin, cinayetten 7 ay sonra yakalanabildi. “İstihbarat elemanı” olduğu öne sürülen katil Ertekin’e “hafifletici sebepler” dikkate alınarak sadece 4 yıl hapis cezası verildi.
Ancak Ali Ertekin 2 yıl hapis yattı. Ertekin, 2 yıl sonra afla tahliye edildi.
Sabahattin Ali’nin sınırı geçmeye çalışırken yakalandığı ve işkenceyle öldürüldüğü de iddia edildi.
İşte CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Sabahattin Ali’yi CHP öldürttü” itirafının tam da bu aşamayı kapsadığı belirtiliyor.
Sabahattin Ali’nin öldürüldüğünde çantasından çıkan şahsi eşyaları “üzerlerinde haciz bulunduğu” gerekçesiyle ailesine verilmedi.
Sabahattin Ali'nin öğretmen, yazar ve şair olarak 41 yıllık meşakkatli, hapis hayatıyla dolu, hayatına sığdırdığı ve günümüze kadar gelen eserleri şöyle:
ROMAN
Kuyucaklı Yusuf (1937)
İçimizdeki Şeytan (1940)
Kürk Mantolu Madonna (1943)
HİKAYE
Değirmen (1935)
Kağnı (1936)
Ses (1937)
Yeni Dünya (1943)
Sırça Köşk (1947)
ŞİİR
Dağlar ve Rüzgâr (1934)
Kurbağanın Serenadı (1937)
Öteki Şiirler (1937)
OYUN
Esirler (1936)