Konda'nın Aralık 2020'de yayınladığı 'Deprem Raporu'nda yer alan verilere göre araştırmaya katılım sağlayan kişilerin %42'si yaşadığı binanın sağlam olduğunu düşünüyor. %34'lük bir kesim yaşadığı bina hakkında bilgi sahibi olmadığını belirtirken, %24 ise binasının sağlam olmadığını söylüyor.
Ancak yine aynı araştırmada, yaşanan binaların kontrol ettirilip ettirilmediği sorulduğunda ise yalnızca %19'luk kısım binasının kontrol edildiğini söylüyor. Geri kalan %81'lik kesim binasını kontrol ettirmediğini belirtiyor.
Bizimki gibi topraklarının büyük çoğunluğu fay hatları üzerinde, deprem bölgesinde olan bir ülkede her yapının denetlenmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor;
Türkiye topraklarının büyük kısmı, deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Özellikle Ege, Marmara, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerimizin neredeyse tamamı deprem riski taşıyor.
Bu bölgeler nüfus yoğunluğu fazla olan büyük şehirlerimizle dolu. Üstelik şehirlerin yapı stoklarının durumu da ne yazık ki içler acısı. Ülkemizi sarsan son depremler de bir kez daha gösterdi ki dayanıklı bir bina, hayat demek.
Bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığı hangi kriterlerle anlaşılıyor?
Bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığının anlaşılması için binanın zemininin, temelinin, kirişlerinin, duvarlarının, kolonlarının ve statik özelliklerinin değerlendirilmesi gerekiyor. Tüm bu incelemelerin mimar ve mühendis gibi meslek gruplarından profesyoneller tarafından yapılması gerekiyor.
Süreci kısaca özetlemek gerekirse ilk olarak bir mimar ya da mühendis tarafından ön gözlem gerçekleştiriliyor. Bu ön gözlemde binanın durumuna göre mevcut sorunların bir kısmı tespit edilebiliyor. Sonrasında röntgen çekme ve karot alma gibi yöntemler kullanılıyor. Tüm incelemeler sonrası ise binanın risk durumuna dair rapor düzenleniyor.
Peki binalarımızın depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek için ne yapmak gerekiyor?
Bunun için temelde iki farklı yol var; resmî kurumlara başvurmak ya da özel bir şirket ile yola devam etmek.
Seçim yaparken belirleyici etkenlerin başında ise ne yazık ki 'sonuca göre ya binam yıkılırsa' korkusu. Bu sebeple pek çok kişi resmî kurumlara başvurmak yerine özel şirketleri seçiyor.
Özel bir şirket ile anlaşıldığında süreç nasıl ilerliyor?
İlk olarak şirkete bağlı mimar/mühendisler binayı ziyaret ederek ön gözlem gerçekleştiriyor. Binanın ana taşıyıcı kolonlarından, kirişlerinden ve döşemelerden karot alınarak alınan örnekler laboratuvar ortamında inceleniyor.
Bina yapımında kullanılan demirlerin durumuna göz atmak ve görünmeyen bölgelerin durumunu değerlendirmek için bina röntgeni çekiliyor. Ayrıca sıyırma işlemi ile de korozyona uğrayan yapı elemanları varsa tespit ediliyor. Tüm bu işlemler sonrasında yapıdan elde edilen veriler ile bir üç boyutlu simülasyon hazırlanıyor; rapor oluşturuluyor.
Raporda binanın genel durumuna, hangi bölgelerinin zayıf, hangi bölgelerinin güçlü olduğuna, depreme ne kadar dayanıklı olduğuna dair detaylı veriler yer alıyor. Ayrıca rapor, alınması gereken önlemlere dair de bilgi sunuyor. Süreci yürüten şirketin, binanın bulunduğu zemini de incelemesi hayati önem taşıyor.
Diğer seçenek olan resmî kurumlarla ilerlemek istersek neler oluyor?
Bu noktada kişilerin bağlı oldukları belediye, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Kaymakamlık gibi resmi kurumlara başvurması gerekiyor. Bu resmî başvuru sonrası gelen teknik ekipler aynı yöntemler ile binanın testini gerçekleştiriyor.
Ancak nihai denetim yetkisi bakanlıkta olduğundan ağır hasarlı çıkan binalar için tahliye ve yıkım kararı çıkabiliyor. Yıkım kararının çıkmadığı senaryoda bile eğer binada problemler mevcutsa daha detaylı inceleme için bakanlıkça yetkilendirilmiş olan yapı denetim firmalarına başvurulması istenebiliyor.
Fakat tahliye ve yıkım kararları olmaksızın bina denetimi yaptırabileceğiniz belediye projeleri de var;
Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yürüttüğü Bina Tespiti Projesi, tamamen ücretsiz olarak binaların hasar tespitlerini yapıyor. Hızlı tarama testi için belediye ekipleri binaları ziyaret ederek testi gerçekleştiriyor. Ardından 10 gün gibi bir süre içerisinde sonuçlar iletiliyor.
Bu yöntem ile testi gerçekleştirilen binalar riskli yapı ilan edilmiyor; bir yıkım ya da tahliye kararı da çıkmıyor. Testin amacı ev sahiplerini bilgilendirmek ve kentin yapı stoğu durumunu belirleyebilmek. Hatta İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Özlem Tut bu konuda açıklama yaparak binalarını teste sokmaktan çekinenlerin korkmaması gerektiğini; bu işlemle bir yıkım ya da tahliye kararı çıkmayacağını vurguladı.
Siz de eğer İstanbul'da yaşıyorsanız buradan proje detaylarına göz atabilir; farklı illerde devam eden benzer projeler olup olmadığını öğrenmek için yaşadığınız şehrin belediyesinin resmi web sitelerini ve sosyal medya hesaplarını tarayabilirsiniz.
Depremzede vatandaşlarımıza destek vermek isterseniz;