Dolar Amerika’da enflasyonun gerilemeye başlamasıyla birlikte düşüşe geçti. Amerikan Merkez Bankası (FED) enflasyonu geriletebilmek için mart ayından bu yana faiz artırımı üzerine faiz artırımı yapmıştı. O artırımlar nedeniyle dolar bu yıl başta Euro olmak üzere bütün paralar karşısında değer kazandı. FED’in toplamda yüzde 3.75’i bulan (375 baz puan) faiz artırımları nihayet etkisini gösterdi ve bir ara yüzde 9.1’e kadar yükselen tüketici enflasyonu geçen ay yüzde 7.7’ye geriledi.
Başta Euro olmak üzere geçtiğimiz aylarda dolar karşısında şaşırtıcı ölçüde değer yitiren paraların bu beklentiyle dolar karşısında bir miktar değer kazanması son derece normal olduğuna değinen Halk TV yazarı Barış Soydan,"TL aşırı değerli, düzeltme kaçınılmaz"başlıklı yazısında şunları kaydetti:
'YÜKSEK ENFLASYON VE YÜKSEK CARİ AÇIK'
"Ama Türk Lirası’nın değer kazanması normal değil. Çünkü Türkiye’de, diğer ülkelerde olmayan iki şey var: Yüksek enflasyon ve yüksek cari açık.
Genel ilke: Bir ülkenin para birimi o ülkenin enflasyonu kadar (Daha doğrusu ticaret ortaklarıyla arasındaki enflasyon farkı kadar) değer kaybeder. Eğer böyle olmaz, değer kaybı enflasyondan çok daha az gerçekleşirse ne olur? Para birimi nominal olarak değer kaybediyor gözükse de reel olarak değerlenir. İşte şu anda TL’nin başına gelen bu.
Bizim için önemli olan, serbest piyasadaki döviz kuru. Ama ihracatçılar için reel kur çok önemli. Eğer üretim maliyetiniz yüzde 157 artmışken (Türkiye’nin yıllık üretici enflasyonu oranı) Türk Lirası sadece yüzde 40 civarında değer kaybetmişse, ihraç ettiğiniz ürünün dolar veya Euro fiyatına zam yapmanız kaçınılmaz demektir. Aksi takdirde zarar edersiniz.
Fakat uluslararası pazarlarda zam yapmak da kolay değil. Zira rakiplerinizin ülkelerinde enflasyon Türkiye’den çok daha az. O nedenle eski fiyattan satmaya devam ediyorlar. Ne olacak şimdi?
Türkiye’nin ithalatı yılbaşından beri her ay yüzde 40-45 arasında artarken ihracat artış oranı yüzde 10’un altına indi. Nedenlerinden biri işte bu. TL’nin reel olarak değerlenmesi. Bunun sonucunda ihracatçıların rekabet güçlerinin azalması…
'YILI 50 MİLYAR DOLAR CİVARINDA BİR AÇIKLA KAPATACAĞIZ'
Türkiye geçen yılın tamamında 14 milyar dolar cari açık vermişti. Bu yılın ilk dokuz ayında cari açık 40 milyar doları buldu. Yılı 50 milyar dolar civarında bir açıkla kapatacağız. Cari açık neden patladı? İktidara soracak olursanız petrol fiyatındaki artış yüzünden. Oysa gördüğümüz gibi petroldeki artışın yanı sıra TL’nin reel olarak değerlenmesi de etkili. (Bu arada dünya ekonomisinin yavaşlaması da elbette ihracatı olumsuz etkiliyor.)
Eskiden cari açığı uzun vadeli veya kısa vadeli yabancı sermaye yatırımlarıyla finanse ederdik. Ama yabancılar artık Türkiye’ye gelmiyor. Bu durumda geriye kalıyor Merkez Bankası’nın rezervleri ile kaynağı belirsiz para…
"...TÜRKİYE CARİ AÇIĞI BÖYLE KAPATTI"
Merkez Bankası’nın kendisine ait net 13-14 milyar dolarlık harcanabilir rezervi var. Bu, uluslararası ölçütlere çok yetersiz bir tutar. Neyse ki, kaynağı belirsiz para (Nam-ı diğer net hata noksan) Türkiye’nin imdadına yetişmiş durumda. Yılbaşından bu yana 25 milyar dolara yakın kaynağı belirsiz para girişi oldu. Türkiye cari açığı böyle kapattı.
Kaynağı belirsiz para akışı nereye kadar devam eder? Belli ki seçime kadar. Türkiye ekonomisi seçime kadar dayansa bile (O da şüpheli), seçimden sonra normalleşme kaçınılmaz olur.
Normal olan cari açığı bileğimizin gücüyle, yani ihracatla kapatmamız. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe geçen hafta şöyle dedi:
"Enflasyon dikkate alındığında kurun bu seviyelerde olmaması gerekiyor. Kurun enflasyon oranında artması gerekiyor. Kurun üreticilere destek çıkması gerekiyor. Aylık enflasyon yüzde 2 ise kurun da o seviyede artması gerekiyor. Türkiye'de birçok yatırım yapıldı. Çarkların dönmesi lazım, dünyaya satış yapmamız gerek."