Hollywood’un en tanınmış yönetmenlerinden biri olan James Cameron, uzun bir aradan sonra Avatar serisinin devam filmini vizyona soktu. Yine görsel şölen yaratan bu film, adeta hiç var olmayan bir gezegende çekilmiş bir doğal yaşam belgeseli gibi duruyordu. Peki gerçekten de bu filmdeki Pandora gibi bir gezegen gerçek olabilir miydi?
Elimizde bilimin sağladığı veriler var. Bu da bizim, gördüğümüz şeylerin bilimsel olarak gerçek olabilme ihtimalini değerlendirebilmemizi sağlıyor. Örneğin dev bir böcek gördüğümüzde bunun neden olabileceğini atmosferdeki nitrojene bağlayabiliyoruz. Peki Avatar için durum nedir?
Avatar, bilimi ne kadar önemsiyor?
James Cameron, kendi bilim kurguları içinde epik hikayeler anlatmayı seven bir insan. Bu durum Aliens’te de böyleydi The Abyss’te de, hatta ilk iki Terminatör filminde de böyleydi. Arka plandaki bilim tutarlı olsun, gerçekçi olsun diye bilim insanlarından yardım alıyor. Hatta Stephen Baxter tarafından “The Science of Avatar” adlı bir kitap bile var.
Bu kadarla da kalmayan Cameron, çeşitli bilim insanlarından gezegendeki bitkilerin nasıl gözükebileceğine, hayvanların nasıl olabileceğine dair fikirler de almayı ihmal etmemiş. Yani “Burada dev bir ağaç olsun, burada sekiz kollu beş ayaklı bir yaratık gezsin, çok havalı durur” gibi bir durum söz konusu değil.
Pandora'daki yaşama geçmeden Pandora'ya bir bakalım.
Gezegenlerin yaşamı desteklemesi için belli şartlara sahip olması gerekir. Yoksa değil o gezegende yaşam oluşturmak, mangal bile yakamazsınız. O yüzden de ilk olarak gezegenimizin yerini belirlemek gerekiyor.