Evden çıkarken yüzümüzde, saçımızda bir şeyler var mı diye kendimizi son kez kontrol ettiğimiz için oldukça kullanışlı olan aynalar, aslında üzerine çok düşünülen bazı konuların ardından asansörlere yerleştirildi.
İlk asansörler yapıldığında ayna fikrinin akıllara gelmesi mümkün değildi çünkü kapalı bile değillerdi. O zamanlardan bu yana gerek tasarım gerek hız olarak çok değişen bu kullanışlı teknolojinin içindeki aynalar her ne kadar çoğu zaman selfie amacıyla kullanılsa da çok daha önemli amaçlara hizmet ediyor.
Tarihi MÖ 336 yılına kadar giden asansörler, doğal olarak bugünküler kadar standart ve hızlı değildi.
Arşimet'in yaptığı ilk asansörler; yapı inşa etmek için kullanılan su, taş gibi ağır malzemeleri kaldırmak için kullanılıyordu. Yani Arşimet suyun kaldırma kuvvetinin yanı sıra suyu kaldırma kuvveti üzerine de geliştirmeler yapmıştı.
Bu ilk asansörlerin ardından eski Roma'da MS 80'de gladyatörler ve hayvanlar Roma Kolezyumu arenasına asansörlerle çıkıyorlardı. Kaldıraç olarak ise insanlar, hayvanlar ve su çarkları kullanılıyordu.
Etrafı kapalı asansörler yaygınlaşmaya başlayınca ayna fikrine de kapı açılmış oldu.
Ayna yerleştirme fikrini tetikleyen şey, "Asansörler çok mu yavaş acaba?" düşüncesi oldu. Ayna ve hız arasında bir ilişki elbette yok ancak yavaş bir şeyin içinde sizi oyalayacak bir şey olursa zaman daha hızlı geçiyormuş algısı oluşur. Dümdüz duvara bakarken asansörün içinde olmak oldukça sıkıcı bir hal alırdı ve kendinizi bir kafeste gibi hissetmenize neden olabilirdi.
Hatta bu durum bazı kişilerde klostrofobiyi tetiklediği için asansörün içini kaplayan aynalar daha geniş bir ortam algısı yaratarak kapalı alan korkusunu en aza indirir. Saç, makyaj, kıyafet detaylarıyla ilgilenen insanlarda "Asansör düşer mi, içeride kalır mıyım" gibi korkuların oluşması azaltılmış olur.