Kediler, Antik Mısır ile bağdaştırılıyor çünkü Mısır kültürü, kedilere olan bağlılığı ile tanınıyordu. Hatta Mısır'dan kedilerin ihraç edilmesi oldukça katı bir şekilde yasaklanmıştı.
Devletin yalnızca kedilerle ilgilenen bir kolu bile vardı ve görevliler, ülke dışına çıkarılan kedileri bulup geri getirmek için farklı ülkelere gönderilirdi.
Antik Mısır inanışı Animizm'in bu konuda büyük bir etkisi var.
Bu inanışa göre tanrı denilen ruh, doğanın tümünü kapsıyordu. Doğa kutsaldı ve doğanın farklı yönleri farklı tanrılarda toplanmıştı. Onlara göre her canlı, hem tanrı hem insanı hem de hayvanı içinde barındırıyordu.
Bu nedenle Antik Mısırlılar, doğrudan kedinin kendisine değil onda var olduğuna inandıkları tanrısal güce tapıyorlardı.
Mısır'da tanrıların kedilere benzediğine inanılıyordu.
Söz konusu inanışa göre tanrılar ve yöneticiler, tıpkı kediler gibi ikili bir mizaca sahipti. Bir yandan koruyucu ve sadık, diğer yandan hırçın, bağımsız ve öfkeli karakterleri vardı. İşte bu durum eski Mısırlıların, kedileri özel varlıklar olarak görmesini ve onları kutsal değer adı altında korumalarını sağlamıştı.
Örneğin güneş tanrısı RA ve onun kızı Bastet, genellikle bir aslan veya kedi olarak tasvir ediliyordu. O dönem Mısırlılar için oldukça önem taşıyan güneş tanrısının, kedilerle arasında özel bir bağ olduğu düşünülüyordu.
Kediler, toplumları salgın hastalıklardan koruyan harika birer avcıydılar.
Kedilerin, salgın hastalıkları taşıyan ve tahıl ambarlarına zarar veren fare ve sıçan gibi kemirgenleri avlaması, yılan ve akrep gibi tehlikeli hayvanları korkutması onları doğal bir silah hâline getirmişti.
Kediler, Mısır toplumunda sadece kemirgen ve sürüngenleri avladıkları için değil aynı zamanda estetik ve mistik özelliklerinden dolayı da saygı görüyorlardı.
Peki o dönemde kediler hayatını kaybettiğinde ne oluyordu?
Bir kedi öldüğünde, Heredot'un yazdığına göre; "Evde ikamet eden herkes kaşlarını tıraş ederdi. İnsanların kaşları tekrar uzadığında yas döneminin tamamlandığına inanılırdı.''
Ayrıca Herodot, Mısırlıların kedilerini çok fazla önemsediklerini; öyle ki kedilerin güvenliğinin insan hayatından ve mal mülkten daha öncelikli olduğunu söylemiştir.
Kedi hayranlığı, ilginç bir kültüre dönüşmeye başladı.
Antik Mısır'da MÖ 700'den itibaren milyonlarca kedinin öldürülmesi ve mumyalanması için endüstri kurulmuştu. Bu endüstri, hayvanların ölen insanlarla birlikte gömülmesi üzerine kuruluydu.
Scientific Reports'ta geçen yıl yayımlanan bir araştırmada, mumyalanmış hayvanlar üzerinde X-ışını taraması yapıldığı ve hayvanların kasten öldürüldüğü ortaya çıkmıştı.
Yavru kediler, Bastet adına kurban ediliyordu.
Antik Mısır’da kedi kurban etmenin yoğun bir biçimde uygulandığına dair kanıtlar mevcut. Tanrıça Bastet’in ruhunu yüceltmek için sunulan kurbanlar genellikle iki ya da dört aylık kedilerden seçilmiştir.
Kedi mumyalarından elde edilen kanıtların yanı sıra Antik Çağ yazılı kaynakları da Mısır’da geç dönemlerde kedi kurbanının yaygın olduğunu göstermektedir. Bilim insanlarına göre bu, tanrıları yatıştırmak veya onlardan yardım istemek için bir araç olarak görülüyordu.
Antik Mısır'da kedi öldürünce ne oluyordu?
MÖ 450'de, bir kediyi öldürmenin cezasının ölüm olduğu da kaynaklarda açıkça belirtilmiştir.
Eğer kedi kendi kaderi ile ölmediyse, cinayet eylemi gerçekleştiren kişiler ölümle cezalandırılıyordu ve bu suçun affı yoktu.
Kedilere özel mücevherler tasarlanıyordu ve heykeller yapılıyordu.
Kediler için hazırlanan mücevherlere baktığımızda bu takıların neredeyse insanların kullandığı takılar kadar ince işçiliğe sahip olduklarını görüyoruz.
Masraflı bir uygulama olan mumyalama için kedilerin sahipleri bir miktar ödemeyi gözden çıkarmanın yanı sıra hayvanları defnetmek için marangozlara özel olarak tabutlar yaptırmışlar.
Artık kediler günümüz Mısır'ında kutsal sayılmıyor çünkü o dönemdeki kişilerin inançları onları bu yöne itmişti. Yine de hayvanları sevmek için kutsallaştırmaya gerek yok çünkü onlar varoluşumuzdan beri en büyük dostlarımız.
Kaynak: Academia, Indepentend, World History