Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim şahsi meselemdir, namusumdur” dediği, 1939’da anavatana katılan Hatay, deprem nedeniyle hayalet kente döndü. Defne ve Antakya’da çok sayıda bina depremde yıkılmış. Ancak bu durum yıkılmayanların sağlam olduğu anlamına gelmiyor. Kalanların da çok büyük kısmı hasarlı. Yalnızca sonradan kurulan çadırların ve bir ses umuduyla yürütülen arama kurtarma çalışmalarında iş makinelerinin etrafında ışık var.
"HİÇBİR ŞEY KALMADI"
Konuştuğumuz herkes, aslında Antakya’nın, Defne’nin, İskenderun’un depremden önce ne kadar güzel kentler olduğunu söylüyor ve ekliyorlar, “Şimdi hiçbir şey kalmadı.” Hasarlı ancak yıkılmayan binalarda yaşayanlar ve kaybı olmayanlar Hatay’ı çoktan terk etmiş. Kalanlar ise “Nereye gidelim? İl dışında kimsemiz yok” yanıtını veriyor. Herkes aynı şeyi söylüyor; “İlk iki gün kimse gelmedi. İkinci gün akşama doğru gelmeye başladılar ama çok geçti.”
"YÜZLERCESİ KURTULURDU"
Konuştuğumuz bir aile, evleri yıkılmadığı için kurtulduklarını, yan binalarının yıkıldığını ve komşularının enkaz altında kaldığını söyledi. 88 yaşındaki annesi ile evin karşısındaki arabada kalmak zorunda olduklarını, kat kat battaniyeye sarıldıklarını anlattı. Ekiplerin geç kalmasına, “İki gece boyunca yardım çığlıklarını duyduk. Ama bir şey yapamadık. Bir Allah’ın kulu olmaz mı? İlk gün kimse yoktu. Çığlıklar içinde geceler geçirdik. Geç kalınmasa ilk gün yüzlerce insan kurtarılırdı” tepkisini gösterdi.
DÜKKÂNLAR BOŞALMIŞ
Hatay’ın genelinde geç kalınmışlık, insanları mecburi olarak kendi başlarının çaresine bakmaya itmiş. Yıkılmayan binaların altındaki marketlerden öncelikli gıda malzemeleri alınmış. Marketlerde dördüncü günün sonunda hiçbir ürün kalmamış. Bölge halkı fırsatçılık yapanların, ihtiyacı olmadığı halde kalan ürünleri aldığını söylüyor. Kıyafet, çocuk bezi ve malzemesi satan dükkânlar da boşaltılmış. Bazı yıkılmayan evlerdeki eşyaların da çalındığı söylentisi var. Güvenliğin sağlanması için özellikle yardım malzemelerinin olduğu bölgede asker devriye geziyor.