Dizinin iki bölümünde (The Entire History of You ve Crocodile) insanların anılarına teknoloji sayesinde erişim sağlanabileceği mesajını veren birbirinden farklı hikayeler işleniyor. The Entire History of You bölümünde karısının kendisini aldattığını düşünen bir adamın karısının anılarına erişmeye çalışması konu ediliyor.
Dizinin 4. sezon 3. bölümü olan Crocodile'de ise kişilerin kafalarının içine bir beyin implantı (vücut içerisine yerleştirilen bir nesne) sokuluyor, böylece kişinin anılarına erişilebiliyor. Dizide bu cihaz, polisler ve dedektifler tarafından suç işlemiş kişilerin sorgulanması amacıyla kullanılıyor. Aslında düşündüğünüzde, gerçek hayatta da suçla mücadele edenlerin, böyle bir teknolojik alet kullanarak suçu tamamen ortadan kaldırmaları mümkün olabilirmiş gibi gelebilir. O halde gelin, ütopik görünen bu durumun gerçek olup olamayacağını birlikte tartışalım.
Esasen bu konunun dizide ele alınış biçimi, izleyicilere şu mesajı veriyor: Teknolojik bir cihaz beyninizin içindeyken insani içgüdülerinizin ve tepkilerinizin nasıl olabileceğini oturup bir seyredin.
Black Mirror 4. sezon 3. bölüm beyne implant takılma sahnesi .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Dizide anıları kaydedip sonra ortaya çıkaran bu cihaz, cinayet işlemiş birinin suçunu itiraf etmesi için kullanılıyor. Cinayeti işleyen kadın, alete sonuna kadar dirense de en sonunda cihaz galip geliyor ve kadının yaptıkları ortaya çıkıyor.
Fazla spoiler olmaması adına şöyle anlatalım; kadın bu süreçte, gerçekler ortaya çıkmasın diye paranoyaklaşıp başka girişimlerde daha bulunuyor. Yani bu cihazdan kendini korumak isteyen birinin psikolojik olarak yapabileceklerinin sınırı olmadığını bu örnekte görmüş oluyoruz. Velhasıl bu durum insan psikolojisi için tehlikeli diyebiliriz.
Black Mirror The Entire History of You .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Hatta bu diziden önce Total Recall, Blade Runner, Strange Days gibi filmlerde de benzer konular işlendiğini söyleyebiliriz. Dizide, implatın kaydettiği anıları uzaktan kumandayla dijital bir ekrana yansıtıp izlemenin mümkün olduğunu görebilirsiniz. Peki giyilebilir teknoloji, bunu gerçek hayatta da yaşamamızı sağlayan gelişmelere imza atabilir mi?
Teoride bu durum şöyle olabilir;
Öncelikle gerçek hayatta bunu gerçekleştirebilmek için vücuda yerleştirilen bir giyilebilir video ve ses kayıt cihazına ihtiyaç var. Bu alanda çalışan uzmanlara göre, geniş bir depolama kapasitesi olan, beynin içine yerleştirilebilir veya taşınabilir bir aygıt bu süreçte bize eşlik etmeli. Bu aygıtın depolama alanı önemli çünkü kaydedilecek çok anı var. Anılar kaydedildikten sonra tekrar izlemek için kontakt lensin veya gözlüğün de gerektiğini söyleyebiliriz.
Mesela Meta (Mark Zuckerberg'in kurucularından biri olduğu şirket), tek dokunuşta ses ve görüntü kaydı yapabilme özelliği olan akıllı gözlükleri piyasaya sürmeyi planlıyor. Yani o tarz bir cihazı üzerimize giymemiz gerekiyor. Tabii bunlar görmek için kullanılan sıradan gözlükler veya lensler değil. Bunlar, görüntüleme ve yeniden oynatma özelliği olan teknolojik cihazlardır.
Black Mirror'da beynin içine yerleştirilen cihaz, anıları harici olarak değil, dahili olarak kaydediyor gibi düşünebilirsiniz. Yani bu, anıların kaydedilmesi için ekstra bir işleme gerek olmadığı, cihaz takılıyken kendisinin kayıt ve depolama işlevini otomatik olarak üstlendiği anlamına geliyor.
Daha açık bir ifadeyle; bu cihaz, beyninizde takılıyken gözünüzün gördüğü, kulağınızın duyduğu, vücudunuzun temas ettiği her deneyimin otomatik olarak kaydedilip sonra tekrardan izlenebilen hatıralara dönüşmesi mümkün oluyor. Gördüğünüz gibi teoride her şey usulüne uygunmuş, pratikte de yapılabilirmiş gibi geliyor ama işler tam olarak düşündüğünüz gibi olmayabilir.
Peki bunun hayata geçip geçemeyeceği konusunda bilim ne söylüyor?
Kaliforniya Üniversitesinde yapılan bir araştırmada araştırmacılar, bir kişinin gördüğü şeyleri, yani görsel algısını yeniden düzenleyebilmek için çeşitli hesaplamalar yapıp fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) işlemi uyguluyor.
Denekler uzunca bir süre MRI (manyetik rezonans görüntüleme yani bildiğiniz emar) cihazında oturuyor. Uzmanlar, kişilerin gördükleri görüntülerin bilgilerini beyinlerine işleyen kısımdaki (görsel korteks) kan akışını gözlemlerken, bu sırada katılımcılara iki tane film fragmanı izletiyor.
Daha sonra ise akademisyenler, kişilerin fragmandaki görselleri gördükten sonra ortaya çıkan beyin aktivitelerini kaydediyor. Aslında bunu yapmalarının amacı, insanların izledikleri videoların beyin aktivitelerini nasıl uyandırdığını tahmin etmek diyebiliriz.
Esasen bu araştırmada yer alan akademisyen Jack Gallant'e göre çalışmanın amacı, deneklere izletilen kliplerin, beyin hareketlerini nasıl etkilediğini bulduktan sonra o bulgulara göre bir hesaplama modeli çıkartıp yeniden bir görselleştirme oluşturabilmek. Yani en basitiyle size şöyle söyleyelim: İnternette en çok izlediğiniz videolara göre karşınıza ürün reklamlarının çıktığı oluyordur. Misal bir ayakkabı markasının sitesinde gezindikten sonra herhangi bir sitede, o ayakkabı markasının reklamlarını görmeniz tam da bu araştırmanın amaçladığı şey diyebiliriz.
Şimdi bunun konumuzla alakası da şu: Bu araştırmadan çıkan sonuca göre kimsenin bilmediği ve görmediği anılarınız, yarın bir gün böyle bir teknolojiye maruz kaldığında, o anılara benzeyen yeni görüntüler üretilebilir. Yani böyle bir olasılık var. Ancak bu tarz bir durum söz konusu olduğunda, tabii ki burada bazı etik sorunlar ortaya çıkabilir. Mesela her anı kişisel ve özeldir. Başka birisi tarafından kullanılmak istendiğinde, hafızanın gizliliği ihlal edilmiş olur.
Tabii olasılıkları bir kenara bırakırsak şu an için anıları kaydedip sonradan tekrar izlemek mümkün değil.
Beynin depolama alanındaki moleküllerin nasıl işlediği bilimin de henüz net olarak anladığı bir konu değildir. Örneğin beyindeki, algılama, depolama ve yeniden hatırlama süreçlerinin ortaya çıkmasında çeşitli bileşenlerin rolü vardır. Ki bunlar, halen araştırılan meselelerdir. Bir de glia (merkezi sinir sisteminde bulunan; pendim hücreleri, astrositler, mikrogliyave oligodendrositler) gibi bazı bileşenlerin beyin aktivitelerine ne şekilde katıldığı da henüz çözülmüş değil.
Hafızanın işlenmesi ile ilgili yapılan çalışmalar da çoğunlukla yukarıda verdiğimiz araştırma örneği gibi, görsel hafıza ile ilgili. Yani henüz ses ve dokunma ile ilgili hafızamızın teknolojik olarak işlenebileceği bir gelişmeye sahip değiliz. Ki düşünün, beyin bile bilim tarafından tam olarak çözülmemiş, beynin sinirsel hücrelerinin kapsamlı bir haritası (konektom) çıkarılmamışken bu gelişmelerin meydana gelmesi söz konusu olabilir mi?
Ayrıca bir de insanın anılarını unutma durumu göz önüne alındığında, yaşananlar kayıt altına alınsa bile yüzde yüz bunu, o kişinin yaşadığı gibi izlememiz mümkün olamaz. Sonuçta teknolojinin, unuttuğumuz yaşanmışlıkları beynimizin içine girip yeniden hatırlatma gibi bir işlevi şu anlık yok.
Sözün özü insan beyni, bilimin bile daha tam olarak çözebildiği bir organ olmadığı için Black Mirror dizisindeki bu bölümler şimdilik gerçek olamayacak bilim kurgu fantezilerine benziyor.
Kaynaklar: Science Abc, Medium Görsel Kaynakları: The New York Times, Quanta Magazine, Quanta Magazine 2, WellTuned by BCBST, Inc, Healthily