Anayasa Mahkemesi (AYM), cezaevinde Gezi Parkı davasından tutuklu bulunan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın "seçilme hakkı" ile "kişi hürriyeti ve güvenliği" haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Karar 4'e karşı 9 oyla alındı.
AYM'nin Can Atalay ile ilgili ihlal kararının ardından dosyanın gönderildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi incelemesini tamamladı.
Daire, Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararına uyulmamasına, Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın örneğinin TBMM'ye gönderilmesine ve ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
AYM'YE TEPKİLER PEŞ PEŞE GELDİ
Yargıtay'ın AYM kararını destekleyen siyasetçiler, gazeteciler, aktivistler ve hukukçular; AYM'nin ihlal ettiği Anayasa maddelerini tek tek sıraladılar.
CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI UÇUM'DAN AYM'YE TEPKİ
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, AYM'nin Can Atalay kararıyla ilgili sosyal medyadan yaptığı açıklamada "Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarda ısrarla Anayasa’yı tanımıyor. Anayasa’nın 14. Maddesini yok sayıyor. Oysa dokunulmazlığa ilişkin 83. madde 14. maddedeki durumları hariç tutar. Anayasanın bu amir hükmüne rağmen AYM anayasaya aykırı kararlar vermeye devam ediyor" açıklamasını yaptı.
"Yargıtay’ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur" diye belirten Uçum, Anayasa Mahkemesi'ne şu sözlerle tepki gösterdi:
Anayasanın 14. maddesinin belirsiz olduğunu ileri sürmek AYM’nin görevi değildir. 14. Maddeye belirlilik kazandıran Ceza Kanunları ve Ceza Yargısı Kararlarıdır. AYM Anayasanın açık hükmünün yanı sıra Ceza Kanunlarını ve Yargı Kararlarını da göz ardı ediyor. Ne yazık ki AYM’nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir. Bu çerçevede Yargıtay’ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur. Tepki gösterenlerin Yargıtay kararını okuyup okumadıkları da ayrı bir sorundur. Suç duyurusu meselesi ise Milli Yargıya karşı saldırıların çok büyük bir birikim oluşturması sebebiyle reaksiyoner bir tavırdır. Bir anlamda kral çıplak demektir. Yönteminin bu olup olmadığı ayrıca tartışılır ama cesareti tartışılmaz. Yargıtay’ın kararı ayrıca turnusoldur, kim Milli Yargıdan yana kim değil belli olur. Türkiye, Milli Yargısını batıcı ve neo liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır, kimsenin bundan şüphesi olmasın.
GAZETECİ ZAFER ŞAHİN AYM'NİN İHLAL ETTİĞİ MADDELERİ AÇIKLADI
Hukukçu ve Milliyet Gazetesi Yazarı Zafer Şahin, Anayasaya Mahkemesi’nin Can Atalay kararında Anayasanın 14., 154., 148., 183. maddelerini ihlal ettiğini belirtti.
Şahin, kararla ilgili tüm detayları şu şekilde paylaştı:
Anayasanın 14. maddesini işlevsiz hale getirdi.Hakkındaki hüküm kesinleşmemiş ve mutlak terör suçu işlemiş tüm şüphelilere TBMM yolunu açtı.Kendisini Yasama Organı üzerinde bir vesayet makamı olarak, Yüksek Yargı organlarını da derece mahkemesi gibi gördü.Anayasa normunu esastan iptal sonucunu doğuracak şekilde işlevsizleşmesine yol açtı.Denetlenememe durumunu kötüye kullandı.Yetkisini aşıp, yaptığı yersiz iptallerle mevzuat hükümlerini ve Anayasayı uygulanamaz hale getirdi, kaos ortamı oluşturdu.Anayasamızın altıncı maddesine göre hiç kimse kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaz. Hukukta yorum farkı olur ancak bu yorum farkını anayasanın maddelerini uygulanmaz hale getirecek şekilde yaparsanız hukuk devletine zarar verirsiniz.Anayasa Mahkemesi, anayasa madde 154’ü ihlal ederek, kendisini Yargıtay’ın üzerinde süper temyiz mahkemesi olarak görüyor oysa anayasa 154’e göre Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adlî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.Anayasa Mahkemesi anayasanın 148. maddesine ihlal ederek, yetkisini aşıyor. Anayasanın 148/4 maddesi gereğince, “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz” hükmüne rağmen Anayasa Mahkemesi anayasayı ihlal ederek adeta süper temiz mahkemesi gibi davranıyor.Anayasa Mahkemesi, anayasanın 183. Maddesini ihlal ediyor. 183/2-son gereğince “seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesinde milli güvenliğe aykırı suçlar dokunulmazlık kapsamında olmadığı halde” anayasanın bu hükmünü yok sayarak soruşturmasına milletvekili seçilmeden önce başlanmış olmasına ve anayasal düzeni ve milli güvenliğe aykırı fiilleri nedeniyle cezası Yargıtay tarafından onanan gezi davası Sanığı Can Atalay’ın dokunulmazlıktan yararlanacağını belirterek, Yargıtay’ın bu konudaki kesin hükmünü yok sayıyor, yetki gaspı yapıyor.Anayasa Mahkemesi anayasanın 14. maddesinde milli güvenliğe aykırı fiillerin kanun koyucu tarafından belirlenmediği gerekçesiyle bu suçları işleyenlerin dokunulmazlıktan yararlanacağına karar vererek hukuka aykırı davranıyor. Oysa anayasanın 14. maddesinin son fıkrası milli güvenliğe aykırı fiillerin yaptırımının kanunla belirleneceğini belirtiyor. Bu fiillerin yaptırımlarının Türk ceza kanunu ve terörle mücadele kanununda kanun koyucu tarafından belirlendiğini çok iyi bilmesine rağmen anayasa ve kanunları ihlal ediyor.Anayasa Mahkemesi bu tutumuyla, seçimden önce soruşturması başlayan ve kırmızı bültenle aranan Teröristlerin aday yapılması durumunda (FETÖ, Karayılan gibi) Henüz haklarında hüküm verilmemesi nedeniyle milletvekili seçilip dokunulmazlık kazanabileceklerini savunuyor.