DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde bugün 15’inci eylem planı olan “Kültürel Atılım Eylem Planı”nı açıkladı.
Babacan'ın açıklamasından öne çıkan satır başları:
İşte elimde, kültür ve sanat alanında neler yapacağımızı, takvimiyle bütçesiyle detaylandırdığımız eylem planımız. Ülkemiz için hayırlı olsun. Öyle bir alan ki kültür sanat ne ele avuca gelen bir iş yapıldı bugüne kadar ne de ileriye doğru iyi bir planlama programlama yapılabildi. İlk defa biz bunu bugün Türkiye’ye kazandırıyoruz. Türkiye’de maalesef onlarca yıldır, kültür ve sanat alanı siyasi iktidarlar tarafından suistimal edildi, baskılandı. İktidardakiler bu alanı hep kendi siyasi fikirlerine göre şekillendirilmeye çalıştı. Her iktidara gelen, kendi kültürel iktidarını yaratma çabasına girişti. Ha bunu beceremedik diye ilan edenleri de şimdi görüyoruz. Hani bazen ‘Yapamadık, pişmanız hata ettik’ diyorlar, bu alanda itiraf ettiklerini görüyoruz.
“BASKICI, SANSÜRCÜ, OTORİTER ZİHNİYETİ BİTİRMEK ZORUNDAYIZ”
Kültür ve sanatın özgürlüğünü, evrenselliğini reddeden bu anlayış yerinde saymamıza, hatta gerilememize sebep oldu. Buradaki en temel sorunumuz da her zaman söylediğim gibi ‘zihniyet’ sorunu. O yüzden biz, sadece iktidar değişimini değil, zihniyet değişimini de hedefliyoruz. Baskıcı, sansürcü, otoriter zihniyeti bitirmek zorundayız. ‘Demokrat zihniyetin’ inşası ile kültür ve sanat alanında da güçlenmek zorundayız. Bireylerin özgür olduğu, vatandaşlara her alanda yaratıcılıklarının geliştirilmesi için imkanların sağlandığı bir yönetim anlayışından bahsediyorum burada.
Sansürün olmadığı, konuşmanın yasaklanmadığı, ülkemizdeki tüm dillerin korunduğu bir zihniyetten bahsediyorum. Kültürel mirasımızın talan edilmesinin önüne geçecek bir zihniyet. Sanatçılarımızın gerekli desteklerle yükseltildiği bir zihniyet. Eylem planımızı, tüm plan ve programlarımız gibi özgürlükçü bir anlayışla hazırladık. Çünkü biz çok iyi biliyoruz ki demokrasinin iyi işlemediği, özgürlüklerin baskı altında olduğu ülkeler hiçbir alanda ilerleyeme sağlanamıyor. Demokrasi işlemeyince, yoksulluk artıyor. Demokrasi işlemeyince, hukuksuzluk artıyor. Demokrasi işlemeyince, eğitim kötüleşiyor. Demokrasi işlemeyince gençler ülkeden kaçıyor. Demokrasi işlemeyince toplum nefes alamıyor. Nefes borumuz tıkanıyor.
“NAZIM HİKMET’İ BU TOPRAKLARDAN GÖNDERENLER ŞİİRLERİNİ SİLEBİLDİ Mİ?”
Nefes alanlarımızdan en önemlisi de sanat ve kültür. Orası da tıkanıyor. Tarihimizin çeşitli dönemlerinde sanatçılara parmak sallayan çok siyasetçiler oldu. Yasaklanan kasetler, ucube denen eserler, engellenen sanatçılar; çok oldu. Peki ne oldu? Necip Fazıl’ı tutuklayanlar, yazdıklarını unutturabildi mi? ‘Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ sözlerini unutturabildi mi? Nazım Hikmet’i bu topraklardan gönderenler şiirlerini silebildi mi? ‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine’ dizelerini bize unutturabildiler mi? Ahmet Kaya’yı sürgüne yollayanlar şarkılarını dillerden söküp alabildi mi? ‘Artık susma yorgun demokrat’ı hafızalarımızdan sökebildi mi? Bülent Ersoy’u yasaklayanlar, bize onun sesini unutturabildi mi? Sezen Aksu’nun dilini keseceğini söyleyenler, Minik Serçe’nin kalbimizdeki yerini zedeleyebildi mi? Halide Edip’i sürgünler susturabildi mi?
“KEYFİ SANSÜR UYGULAMALARINA SON VERECEĞİZ”
Şimdi, bugün engellenen konserlere; sözü kesilen sanatçılara bakın. Hiçbirini silmeye gücü yetmeyecek kimsenin. Hep diyoruz ya, ‘sözün gücü’ diye. Biz söze, gücünü iade edeceğiz arkadaşlar şiirlerle, şarkılarla, türkülerle, tiyatroyla, sinemayla kavga eden anlayışa son vereceğiz. Sanatı ve sanatçıları engelleyen yönetim anlayışına son vereceğiz. Kimseye ‘Bunu söyleyebilirsin, bunu söyleyemezsin’ demeyeceğiz. Keyfi sansür uygulamalarına son vereceğiz. DEVA kadroları yönetimde olduğu müddetçe hiçbir sanatçı ‘Bugün sahnede hangi şakayı yaparsam gözaltına alınırım, hangi mesajı verirsem linç edilirim, kimle dalga geçersem başıma bir iş gelir’ diye düşünmeyecek. DEVA, devletin sanatçılara gösterdiği sopayı kırıp atacak. DEVA iktidarı, hiç kimsenin, kendisinden olmayan sanatçılara sopa göstermesine müsaade etmeyecek. Biz sanat üretimine destek olacağız arkadaşlar.
“‘KÜLTÜR KART’ UYGULAMASINI HAYATA GEÇİRECEĞİZ”
Öte yandan, gayet iyi biliyorum ki, bu hayat pahalılığında genç arkadaşlarımız konserlere, tiyatrolara, müzelere gitmeyi akıllarından dahi geçiremiyorlar. Eskiden festivallere, yaşadıkları şehirler dışındaki konserlere giden gençler artık yasaklanmayan bir etkinlik bulmakta güçlük çekiyorlar, bulsalar bile bilet parasını geçin, yol parasını bile karşılayamıyorlar. Ama inşallah ilk 6 ayda kriz iklimini sildiğimizde, gençlerimiz de şöyle rahat bir nefes alacak. Hatta 18-25 yaş arasındaki gençlerin konser, festival, sergi gibi her türlü kültür-sanat etkinliklerine katılımlarını sağlamak için ‘Kültür Kart’ uygulamasını hayata geçireceğiz.
DEVA Partisi olduğu müddetçe hiçbir sanatsal, kültürel aktivite yapıldığı dil nedeniyle iptal edilmeyecek. Burayı daha da açık konuşayım; Kürtçe şarkılarla Türkçe şarkılar, Zazaca şarkılar, Arapça şarkılar, aynı sahnelerde, aynı imkanlarla söylenecek ve hep beraber zevkle dinleyeceğiz, eşlik edeceğiz.
MAHİR ÜNAL AÇIKLAMASI
Babacan, bir gazetecinin AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” sözlerini hatırlatması üzerine şu yanıtı verdi:
“ALINAN YANLIŞ KARARLARI HİÇ KİMSE CUMHURİYET'E YÜKLEMESİN”
“Sorunuzla ilgili değerlendirmeler hala geçerli mi acaba yoksa pişman olup sözlerini geri almış mı bu arkadaş onu bilemiyorum, değerlendirmek lazım. Türkiye yakın tarihiyle, uzak tarihiyle çok zengin bir kültüre sahip. Türkiye dünyaya açık bir ülke, gençlerimiz dünyaya açık olmak istiyor. Ama ısrarla inatla, Türkiye’yi dünyadan koparmaya çalışan, Türkiye’ye kendi ideolojisiyle, kendi düşündüğü bir nesil yetiştirmeyle, kendi düşündüğü bir tornadan her vatandaşı geçirmeye dönük bir zihniyet söz konusu. Bu değerlendirmelerin bizim için kıymeti yok… Son 4-5 yılın kötü yönetiminin oluşturduğu olumsuz havayı, alınan yanlış kararların, bu yasakçı zihniyetin oluşturduğu düşünce kısırlığını hiç kimse Cumhuriyet’e yüklemesin, hiç kimse kendi suçunun, vizyonsuzluğunun, dar bakışının oluşturduğu bu özgüvenini yitirmiş iklimin suçunu geçmiş 100 seneye yüklemesin.”
"SON DAKİKADA ŞAPKADAN HANGİ TAVŞANI ÇIKARTMAYI DÜŞÜNÜYORLAR BİLEMİYORUZ"
Babacan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü teklifine Erdoğan’ın referandum ile karşılık vermesi üzerine sorulan soruyu şöyle yanıtladı:
“Sayın Erdoğan kutuplaştırmayı çok seviyor, tam arayıp bulamadığı bir fırsat, benden misinin, ondan mısın? Referandum nedir evet, hayır. Hadi bu konuyu da evet hayıra götürelim. Bu tamamen kutuplaştırıcı zihniyetin bir eseri. Anayasa değişikliği için uzlaşma olursa referanduma gerek yok. Meclis’te 400 milletvekili desteklediği zaman Anayasa değişikliği gerçekleşiyor. Anayasa değişikliği derken zihinlerin arkasında ne var, son dakikada şapkadan hangi tavşanı çıkartmayı düşünüyorlar onu da bilemiyoruz. Güven olmadığı için ne yapmaya çalıştıklarını bilemiyoruz. Somut olarak ortaya koysunlar… Sadece mesele başörtüsü mü yoksa onun ötesinde başka meseleleri de araya karıştırıp tekrar Türkiye’yi kutuplaştıran, ikiye bölen bir yola mı doğru götürmek istiyorlar, bir görelim.”