Medipol Mega Üniversite Hastanesi'nden yapılan açıklamayla, besin alerjilerinde yeni yaklaşımlar ve alerjen immünoterapi hakkında bilgi verildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, alerji aşı tedavisinin, alerjik nezle, astım ile besin alerjilerinde uygulanan polenler, ev tozu akarları, arı alerjileri ve bazı besinlerle uygulanan yaklaşık 110 yıllık bir tedavi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Günümüzde subkütan (koldan enjeksiyon) ve sublingual (dilaltı damla yada oral tablet) immünoterapi alanında bilgi ve tecrübelerimiz oldukça artmış, alerjik hastalıkların oluşum mekanizmaları giderek daha iyi anlaşılmaya başlanılmıştır. Alerjen aşı tedavisi hastaların semptomlarında azalma, yaşam kalitesinde artma ve ilaç kullanım miktarında azalma sağladığı kanıtlandı. Ayrıca yeni alerjik duyarlılık meydana gelme riskini ve alerjik riniti çocuklarda astım gelişme riskini azaltıyor"
Nacaroğlu, alerji aşı tedavisinin alerjik rinitin çocuklarda astım gelişme riskini azalttığını bildirdi.
"ÇOCUKLARDA ÇOKLU ALERJEN DUYARLILIĞI TAKİPLE KESİNLEŞEBİLİR"
Nacaroğlu, alerjik nezlesi olan çocukların yarısından fazlasının çoklu alerjen duyarlılığı olduğunu aktardı.
Bu hastaların aslında ne kadarının gerçekten çoklu alerjen duyarlı olduğunun, klinik takiple kesinleşebileceğine işaret eden Nacaroğlu, "Bu noktada çocuk alerji uzmanı tarafından yılın her sezonunda muayene edilerek sebep-sonuç ilişkisi ortaya konulmalı ve alerji aşı tedavisi hastaya uygun alerjenle yapılmalıdır. Gerçek çoklu duyarlı hastaya standardize edilmiş alerjenlerle gerekirse farklı kollardan birden fazla alerji aşısı etkin olarak yapılabilir" ifadelerini kullandı.
"TEDAVİDE BAŞARI DOĞRU ALERJEN TANISI İLE BAŞLAR"
Alerji aşı tedavisinde uygun alerjenlerin seçiminde öykü, cilt testleri ve kanda bakılan alerjene özgün değerler bakılarak bu testlerin kombinasyonunun yapılması gerektiğini aktaran Nacaroğlu şu bilgileri verdi:
"Son yıllarda yapılan çalışmalar bileşene dayalı tanı testlerinin birden çok alerjisi olan hastalarda gerçek alerjenlerin gösterilmesi ve alerjenler arasında benzer protein yapısı sonucu ortaya çıkan çapraz duyarlılıkların belirlenmesi sağlıyor. Bu belirleme aşı tedavisi için uygun alerjen seçiminde oldukça fayda sağlıyor. Alerji aşı tedavisinin etkin olması gerçek duyarlılığın saptanması ve doğru alerjenin tedavide kullanılmasına bağlıdır. Bileşene dayalı moleküler tanı yöntemleri ise öncelikle semptomlardan sorumlu olan duyarlılığın saptanmasında kullanılır.
Moleküler tanı yöntemleri tekli duyarlı olgularda da esas duyarlanmayı saptamak ve doğru alerjen aşı içeriğini tedavide kullanma imkanı veriyor. Çoklu alerjen duyarlı olgularda ise en önemli sorun, esas alerjen duyarlanmayı çapraz reaksiyondan ayırabilmektir. Polen sezonları birbiriyle örtüştüğünden, hastanın hikayesi de yeterince bize ipucu vermez. Bu durumda moleküler tanı yöntemleri kullanılarak esas şikayetlerden sorumlu alerjen duyarlılıklarının saptanması mümkün olur."
www.idrak34.com