AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Parti genel merkezinde gerçekleştirilen basına kapalı toplantı yaklaşık 2 saat sürdü. Toplantı sonrası kameralar karşısına geçen AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, değerlendirmelerde bulundu.
"Sorumsuzca bir davranış"
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim döneminde "Ben Aleviyim" çıkışı yapmasını eleştiren Çelik, "İlk defa siyasi parti genel başkanı Kılıçdaroğlu mezhepçi yaklaşımları seçim sürecinin parçası haline getirmeye çalışmıştır. Biz hep söyledik adlarımız mezheplerimiz farklı olabilir ama biz siyasal alanda konuşuyoruz. Karşımızdaki aday tarafından bu yapılmıştır bunun sakıncalı olduğunu sorumsuzca bir davranış olduğunu ifade etmek isterim." dedi.
Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Cumhurbaşkanımız öncelikli olarak yapılacak işlerden biri olarak depremzedelerin yaralarının sarılması olduğunu ifade ettiler. Depremzedeye yapılan saygısızlık seçim sürecinde en çok bizi üzen hadise olmuştur. Depremzede vatandaşlarımızın o zor koşullarda gösterdiği basiret karşısında bu vandallığa şahit olduk. Depremzede vatandaşlarımıza dönük hadiseler göstermiştir ki, birilerinin helalleşme dediği altı boş ve yalandan ibaret yaklaşım olmuştur.
"Milletimizin sağduyusu provokatif tavrı iade etti"
Milli iradeye yapılan saygısızlıklardan bir tanesi 14 Mayıs gecesi iki belediye başkanlarının ekrana çıkıp '13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyor' diyerek milli iradeye dönük gasp girişimidir. CHP Genel Merkezi'nden millet iradesine ipotek koyma girişimi içine girdiler. Çok şükür milletimizin sağduyusu bu provokatif tavrı iade etti. Yine Kılıçdaroğlu 14 Mayıs gecesi sokağa çıkmayın diye provokasyona imza attı. O gece ufak tefek olaylar hariç sandığa gölge düşürecek olaylar olmaksızın bütün bu süreç başarıyla geçirilmiştir.
"Demokrasi söylemlerinin arkasında statüko duruyor"
Bolca değişim, özgürlük söylemi kullanarak değiştiklerine dair bir izlenim vermeye çalıştılar. Ama hep beraber gördük ki, değişim diye bir şey yok. Demokrasi söylemlerinin arkasında statüko duruyor. Bütün bu süreç seçim boyunca net bir şekilde görülmüştür. Cumhurbaşkanımız 16 kez girdiği referandum ve seçimleri kazanan lider olarak millet iradesine her zaman saygılı olduğunu, kazandığımız, kaybettiğimiz yerlerde de göstermiştir. Batı'da bazı yayın organları 'diktatörler ikinci tura kalmaz' diyerek içine düştükleri çelişkili durumu ifade ettiler. Aylarca CHP yandaşı gazeteci ve yorumcular, bize sürekli olarak 'seçim sonucu farklı şekilde ortaya çıkarsa saygı duyacak mısınız' diye. Bu söylem gündem yapıldığı zaman haklı olarak tarafsız gazeteciler bu soruyu sordular. Onların yaklaşımını tabii ki saygıyla karşılıyoruz. CHP yandaşı gazeteci ve yorumcuların siyasi angajman içerisine AK Parti'nin demokratlığını sorgulama hakkı kendileriymiş gibi ortaya koydukları süreci hep birlikte takip ettik.
"Siyasi alana şiddet hakim olmadı"
İtiraz haklarımızı kullanmamızı bile bir baskı altına almaya çalıştılar. Seçim neticesi tam olarak tecelli etsin, ortaya çıkan tabloya saygı duyalım dedik. Aylarca bu suçlamayı yöneltenler 14 Mayıs gecesi iki CHP'li belediye başkanın çıkıp da oylar sayılırken '13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu'dur' diyerek millet iradesine saygısızlığın oradan geldiği görüldü. Netice itibariyle bu büyük demokrasi yarışını ve bütün dünyanın adeta nefesini tutarak izlediği demokrasi yarışını milletimizin her bir ferdi olgunlukla yönetti ve katılım sağladı. Farklı siyasi partilerden vatandaşlarımız birbirlerini tebrik ettiler. Güvenlik güçleri büyük bir basiretle güvenliği sağladı. Siyasi alana şiddetin hakimiyete asla söz konusu olmadı.
"Kaybeden hiçbir vatandaşımız olmamıştır"
Atatürk'ün 100 yıl evvel Cumhuriyet'i ilanından 100 yıl geçen süreçte demokrasimiz çok büyük tecrübeler edindi, çok büyük sınavlar verdi. Bugün itibariyle demokrasi sınavında hem Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bir kez daha onay almıştır. Karşımızdakilerin en büyük argümanı güçlendirilmiş parlamenter sistem diye son derece eklektik, yamalı bohça gibi bir sistem üretmişlerdi. Bir şekilde devlet içinde devlet mekanizması üretmeye dönük yapılanmayı devlet modeli olarak sunmaya çalışmışlardı. Milletimizin buna onay vermediği net bir şekilde görülmüştür. Kaybeden siyasi partiler, siyasi parti yöneticileri, siyasetçiler ve genel başkanlar olmamıştır ama kaybeden hiçbir vatandaşımız olmamıştır.
"Dünya liderleri Türkiye'deki yeni dönemi heyecanla karşıladı"
Seçim sonrasına dönük provokasyon yapacak 'Türkiye içe kapanacak' diyenler bir kez daha yanılmışlardır. Dün dünyanın en önemli liderlerinden farklı coğrafyalara sayın Cumhurbaşkanımızı tebrik etmişlerdir. Herkes Türkiye'deki yeni dönemi heyecanla karşılamışlardır. Dünyanın çeşitli yerlerinde Türkiye'yi seven pek çok insan seçim sonuçlarını tatlı dağıtarak kutladılar. Herhalde bu kadar baklavanın dağıtıldığı başka bir seçim olmamıştır. Ülkemizin sevincini sevinci, kederini kendi kederi bilen gönlü zengin insanları sevgilerimizi, saygılarımızı, muhabbetlerimiz iletmek isteriz.
"Seçim mekanizmamız saat gibi işledi"
YSK mensupları, kamu görevlileri bütün bu sürece katkı veren bütün görevlilere çok teşekkür ediyoruz. Türkiye'deki seçim mekanizmalarının ne kadar güvenli olduğu görüldü. Karşımızda CHP başta olmak üzere veri akışı çökerken bizim seçim mekanizmamız saat gibi işlemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız bu çalışmaları yürüten genç kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı tebrik etti. Çok uzun zamandır iktidarda olmasına rağmen değişimi temsil eden parti AK Parti'dir. Gençlik Kolları'ndaki arkadaşlarımızın listede konuldukları yerle gençlere verilen önem ortaya çıkmıştır.
"14 Mayıs'a kadar Kılıçdaroğlu sessiz kaldı"
Seçim sürecinin açık ara yalan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından söylendi. AK Parti'nin üç kere terörist başını bırakmaya teşebbüs ettiğini söyledi. Bu açık ara seçimin ilk yalanıydı. Terör örgütlerinin desteklerini siyasi alanda dillendiren siyasetçiler karşısında suskun kalanlar bu tip yalan ürettiler. Terörist başına imtiyaz verileceğini, özerklik ilan edileceği söylendi. Biz de sayın Kılıçdaroğlu'na 'Birilerin size çıkıp terör örgütünün argümanlarını dillendirip, bu tür desteği reddediyorum, kırmızı çizgi çekin' dedik. 14 Mayıs'a kadar Kılıçdaroğlu sessiz kaldı. Şimdi burada acz içerisinde kalanlar. Bu tablo karşısında söyleyecek bir şey bulamayanlar çıktılar AK Parti üç kere terörist başını serbest bırakmak için kanun çıkarmaya çalıştı dediler. Baştan aşağı yalan. Bahsettiği kanun Kenan Evren, Turgut Özal zamanlarından beri milli güvenlik kararları ile çıkarılmış bir kanun. Bu topluma kazandırmayla ilgili kanun. Bu kanunda örgütü deşifre eden herhangi suça bulaşmamış kişilere, örgütün dağılması için alan yaratmak üzere MGK karıyla 1985 yılında örgütün çözülmesini sağlamaya dönük yaklaşım geliştirilmiş.
"14 Mayıs'ta cevabı alınca yalan üretmeye çalıştılar"
Bu kanun esasında terörist başını, PKK terör örgütü yöneticilerini kapsamıyor. Bu açık ve net. Daha sonra bu süreli olduğu için çeşitli kereler güncellenmiş. Bizim iktidarımız döneminde de güncelleme yapılmış. Bu ne terörist başını kapsıyor ne de başka terör örgütü yöneticilerinin serbest bırakılmasına dönük yaklaşım var. Terörist başının yargılandığı ve ceza aldığı maddenin zaten bu kanuna girmesi mümkün değil. O ellerindeki belgede imzası olan iki isim bakanlar kurulu üyesi bile değil. Köşeye sıkışıldığı zaman, siyasi çelişkilerinin altında kaldıkları zaman nasıl bir iftira, yalan kampanyası içerisine girdiklerini gördük. Bunu yapmalarının sebebi aylarca beraber yürüdükleri siyasiler 'Kılıçdaroğlu kazanırsa terörist başına imtiyaz vereceğiz' dediğinde sustular, seyrettiler. 14 Mayıs'ta milletten cevabı alınca yalan üretmeye çalıştılar.
"Demokrasimiz bu süreçten güçlenerek çıkmıştır"
Gelinen noktada bütün bu ilkesiz siyaset CHP'li vatandaşlarımızın özellikle değerlendirilmesi gereken tabloyu ortaya koymuştur. Nitekim CHP teşkilatlarını çalıştırıp oyları yüzde 1 bile olmayan 3 partiye 40'a yakın milletvekilliği verilmesi ironik bir hesap uzmanlığının neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak bütün bu süreçten demokrasimiz bir kez daha güçlenerek, kazanarak çıkmıştır. Türkiye Yüzyılı'na bütün altyapısını tamamlamış olarak bu tabloyu neticelendirmiştir. Dış basının attığı manşetlerin zerre kadar etkisi olmadığı görülmüştür. Sayın Cumhurbaşkanımız bir kere daha bütün dünyanın dikkatini çeken seçim başarısına imzasını atmıştır.
"Her vatandaşımızın desteğine ihtiyacımız var"
Burası hepimizin vatanıdır, hiçbir vatandaşımızın incinmesini, üzülmesini istemeyiz. Kendi düşüncesinin seçimlerde kaybettiğini düşünenler. Türkiye büyük ülkedir. Hiç kimse bir diğerinin hayat tarzının üzerine baskı kuramaz. Kendini ifade etme, kendi değerlerini, ideolojik kimliğini ifade etmek açısından kimse kendisinin değer sistemi açısından kaybettiği düşüneceği bir tablonun ortaya çıkması doğru değildir. Bazı vatandaşlarımızın kendisini incinmiş, ötekileştirilmiş hissetmesi doğru bir yaklaşım olmaz. Bu ülke hepimizin ülkesi. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun her vatandaşımızın desteğine, nefesine, gayretine ihtiyacımız var. Seçimlerde siyasi rekabet söz konusudur, husumet söz konusu değildir. Kaybeden adaylar olur, hangi partiye oy verirse versin bütün vatandaşlarımız kazanmıştır. O yüzden Türkiye'ye ve Türkiye'nin geleceğine güvenelim."