İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davada karar açıklandı. İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi.
Ekrem İmamoğlu’nun "kamu görevlilerine hakaret" suçlamasıyla yargılandığı davada, avukatı Kemal Polat, üniversitelerin hukuk fakültelerine bilimsel görüş için başvurmuştu.
Dekanlıkların görevlendirmesiyle İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adem Sözüer, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. İzzet Özgenç bir mütalaa hazırlamıştı.
'HAKİMİN KARARINI BEĞENMEYECEĞİZ' DENİLDİ
Mahkemenin verdiği kararın ardından Adem Sözüer, cumhuriyet.com.tr'ye konuştu. Mahkemeden çıkan kararın adil yargılanma hakkı ile eleştiri ve ifade özgürlüğü hakkının ihlali açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirten Sözüer, davada ilk olarak tarafsız ve bağımsız mahkeme, yani 'doğal hakim' ilkesinin ihlal edildiğine vurgu yaparak şöyle dedi:
"Suç işlendiğinde hangi mahkemeyse davaya o hakim bakar. Dava açıldıktan sonra hakim değişmez. Türkiye'de dava açıldıktan sonra hakimler değişiyor. Ama bir davaya bakan hakim olağandışı şekilde görevden alınıyorsa bu 'biz bu hakimin vereceği kararı beğenmeyeceğiz, kararı bizim istediğimiz gibi verecek bir hakim bulacağız' demektir. Bu da doğal hakim ilkesinin ihlali anlamına geliyor. Nitekim burada da hakim görevden alındı, hakkında suçlamalar da yapıldı. Fakat başka bir yere tayin edildi. Eğer hakkında ciddi bir suçlama olsaydı soruşturma açılırdı. En önemli sakıncası zaten bu."
Dava devam ederken iktidar temsilcilerinin yaptığı açıklamalara dikkat çeken Sözüer, "Bir dava devam ederken devletin yetkili makamları davayı etkileyecek bir beyanatta bulunmamalı. Bu dava açıldı, bizzat İçişleri Bakanı bu davayla ilgili açıklama yaptı, 'suç işlemiştir' dedi. Hiçbir bakan bunu dememeli ama İçişleri Bakanı özellikle dememeli. Çünkü kolluk onun emrinde. Belediyeyi teftiş eden müfettişler onun emrinde. Yargılamayı etkilemeye yönelik bir davranış olduğu açık" diye konuştu.
Davada avukatların dinlenilmesi hakkının da engellendiğinin altını çizen Sözüer, buna gerekçe olarak da "davanın uzamaması"nın gösterildiğini belirterek "Orada 5'er onar dakika konuşunca davanın nesi uzayabilir? Bu da görüntüde bir gerekçe. Ortada hakim var savcı var ama bunların hepsi görünüşte. 'Burada gerçek bir yargılama yapmıyoruz'. Böyle bir sonuç doğuyor. Bunlar da adil yargılanma hakkının ihlali. Buradan adil bir karar çıkmaz zaten" diye konuştu.
'AHMAK' HAKARET Mİ?
Ekrem İmamoğlu, 30 Ekim 2019'da Fransa’nın Strasbourg kentinde düzenlenen kongrede 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesini eleştirmiş, Soylu buna karşı yaptığı açıklamada, “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye'yi şikayet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti. İmamoğlu da, "Tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” yanıtı vermişti.
'Ahmak' ifadesinin hakaret olup olmadığı konusuna ilişkin "Bütün bilimsel görüşler der ki bazı sözcüklerin anlamı eleştiri midir, eleştiri dışı mıdır o konuşmanın ve olayların bütünü içinde değerlendirilir" diyen Sözüer, İmamoğlu'nun sözlerinin bu bütünlük içinde değerlendirildiğinde "eleştiri" sayılması gerektiğini belirtti ve tüm ceza hukukçularının da bu görüşte birleştiğini ifade etti.
"ZİNCİR HAREKETE GEÇİNCE ÜMİTLİ OLAMIYORUM"
Bu kararın, sadece bir kişiyi etkilemeyeceğini, kararla birlikte Türkiye'de herkesin ifade özgürlüğünün kısıtlandığını vurgulayan Sözüer, bundan sonraki hukuki sürecin İmamoğlu lehine işlemesinden de pek umutlu olmadığını söyledi.
"İşin başında müdahale olduğu zaman sonu pek hayır çıkmadı geçmiş dönemlerde de... Paralel yapı dönemlerinde de 'temyizde bozulur' derlerdi, ama bozulmadı. Bir zincir hareket ediyor. Türkiye'de belli olaylarda bu hukuksuzluk zinciri harekete geçiyor. O yüzden sonuçtan pek ümitvar olamıyorum. Normalde istinaf var, kanun yolları açık.. Ama o zaman kadar Türkiye'de bu kaotik süreç sürer. Ben kendi hukuki tecrübelerimde bu tür müdahale edildiği zaman, bu tür müdahaleler devam ediyor. Maalesef orada da pek umutlu değilim. Yanılmayı ümit ediyorum. Asıl mesele şu: Yani bu siyasi hesaplara giden bir dava olursa... İmamoğlu aday olmasın diye yapılıyorsa veya tekrar belediye başkanı adayı olmasın diğye yapılıyorsa süreç ona göre mi işleyecek? Hukukun bir kere dışına çıktığınız zaman artık hiçbir öngörülebilirlik kalmaz. Asıl itirazım da bu. Hakim değişikliğiyle başlayan bir davanın nereye varacağını bilemeyiz. Öyle olduğu zaman da iyi birşey çizemeyiz. Geçmiş tecrübeler bize bunu göstermiştir. İyimser bir yorumda bulunamıyorum."
"Prof. Dr. Adem Sözüer, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. İzzet Özgenç'in hazırladığı mütalada şu sonuca varılmıştı: Ekrem İmamoğlu’nun dava konusu sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, seçimlerin iptaline yönelik eleştiri niteliğinde olduğu, iptal kararı veren veya verdirenleri küçük düşürmeye, toplumdaki saygınlıklarını rencide etmeye matuf olmadığı açıkça görüldüğü, bu nedenle dava konusu olayda hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kanaatindeyiz.”