Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Adem Palabıyık, İsrail’in katliamı başlattıktan sonra ana hedefini açıklamasıyla birlikte, bu hedefin tamamen amaç saptırma olduğunu belirterek, “İsrail katil bir terör örgütü olarak bütün dünyayı kandırıyor. Hamas’ın, kendisine saldırdığını belirtip onu terör örgütü ilan ettikten sonra yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeden yaptığı katliamı meşrulaştırmak için Arz-ı Mevdud denilen saçmalığa bütün dünyayı inandırdı. Vaat edilmiş topraklar anlamına gelen bu terim, aslında uzun süre öncesine dayanıyor lakin bu toprakların enerji rezervleri üzerinde olması tesadüf olmamalı. Sadece bununla da kalmayacak çünkü İsrail kurak bir ülke ve su kaynaklarına ihtiyacı var, bu kaynaklar ise Lübnan ve Suriye’de buluyor. Bu sebepten geri dönüşü olmayan bir yola girdiği için su kaynaklarını da ele geçirmeden katliamdan asla vazgeçmeyecektir.” dedi.
LÜBNAN VE SURİYE NEDEN ÖNEMLİ?
Akademisyen Palabıyık, Lübnan ve Suriye için de önemli tespitlerde bulunarak, İsrail’in bu topraklar üzerindeki emellerini de belirtti, “İsrail’in asıl kavgası sunni Müslümanlar ile olacak çünkü Şii’lerle bir derdi yok gibi görünüyor. Ayrıca ateşi yaymanın en önemli yolunun Lübnanm’dan Suriye’ye geçiş olduğunun da farkında ve bu sebepten Lazkiye’den değil İdlib üzerinden harekete geçmeye çalışıyor. İlginç biçimde, Suriye rejiminin İdlib’i bombalaması da Suriye’nin İsrail’in planına sadık kaldığını da ispatlıyor. Lazkiye hattı üzerinden enerji rezervlerini koruma altına almak için o bölgeye yanaşmıyor hatta “Akdeniz’e gemi göndererek Lübnan Hizbullahı ile mücadele etme” fikri de, Lazkiye koridorunda yer alan gaz rezervini koruma ve üstüne çökme anlamı taşıyor. Hatta ABD başkanı Biden’in “enerji rezervlerine saldırma” talimatı da buradan geliyor. İsrail, Batı Şeria’dan Lazkiye (ve belki de Hatay) sınırına kadar olan bölgeyi kontrol altına alarak ileride ihtiyaç duyacağı enerji rezervlerini garanti altına alırken öte taraftan da Lübnan’dan su ihtiyacını temin edebilmenin hesaplarını yapıyor. Böylece, savaş sonrası en büyük gücü elinde toplamayı ve gaz rezervlerinin sahibi olarak, piyasa şartlarını belirlemeyi öngüyor.” ifadelerini kullandı.
"ASIL HEDEFLERDEN BİRİ DE KANAL İSTANBUL VE ENERJİ REZERVLERİ"
İsrail’in Arz-ı Mevdud uydurmasına aldanılmaması gerektiğini savunan Palabıyık, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“İsrail, gaz rezervlerini eline geçirdiği sürecin sonunda fiyatları belirleyerek kendi borsasının egemenliğini sağlama derdine düşecektir. Böylelikle fiyatları belirleyen ülke olarak aslında borsaların da başına bela olacaktır ve ilk bela elbette İstanbul borsası karşısında şekillenecektir. Çünkü rezerv gücünü elinde tutacak olan İsrail, kendi sözünü dinletme çabası peşinde olacaktır. Gaz rezervini elinde tutacak olan İsrail, bir hat ile muhakkak bundan elde etmek istediği kârı artırma yoluna gidecektir ve Kanal İstanbul’a alternatif yeni bir güzergah belirleyecektir. Asıl sorun burada başlıyor çünkü kanal İstanbul, Süveyş kanalı gibi ciddi kazancın sağlanacağı ve lojistik gücün artacağı bir projeydi. Binlerce geminin limanlarda lojistik işletmelerinin yapılacağı Mega Proje olan kanal İstanbul, İsrail bu hamlesi sonrası tarihe gömülebilir. Bu da hem Doğu Akdeniz’deki enerji rezervlerinin kullanımı ve taşınması ile ilgili tüm sürecin sonra ermesi hem de ciddi anlamda maddi kayıp getirebilir. Bu sebeplerden her ne olursa olsun İsrail’in emellerine ulaşmasına izin verilmemeli Arz-ı Mevdud topraklarının enerji hatları üzerinde inşa edilmiş olması gerçeği görülmeli ve gerekirse İsrail, Suriye topraklarında durdurulmalıdır.”
İSRAİL, SURİYE'DE DURDURULMALIDIR
Katil İsrail’in ülkemize saldırma ihtimali çok zayıftır çünkü bunu göze alamayacaktır, büyük kayıplar verir hatta tüm planı çökebilir lakin yapacağı hamle PYD terör örgütü üzerinden olacaktır. Çünkü Lübnan-Suriye sınırında yer alan Hama ve İdlib arası bölgeden gelecek İsrail’in, PYD ile ancak buradan hat kurması beklenebilir. PYD’nin, ABD tarafından İsrail için bekletildiği artık netleştiği için İsrail’in PYD’yi aparatlaştıracağı açıktır hatta “Kürtler sorunumuz yok” diyerek, İsrail tarafını çoktan seçmiştir. Dolayısıyla Hama ve İdlib üzerinden başlatılmak istenen terör sürecine asla izin verilmemeli ve aşiretler koalisyonu ile birlikte bu şer ittifakının karşısında durulmalıdır. Yoksa hem terör örgütü PDY hem de katil İsrail’in planı sonuna kadar işletilecektir. Çünkü DEAŞ’a biat eden aşiretlerin çoğu şu an PYD’ye biat etmiştir ve ülkemiz, bu aşiretler ile görüşerek hem İsrail’in hem de PYD’nin planlarını bozmalıdır.