11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül son dönemdeki siyasi ve ekonomiyle ilgili gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Karar gazetesine konuşan Gül, kendi dönemlerinde liyakatli insanlarla çalıştıklarını söyleyerek bu döneme ilişkin ağır eleştirilerde bulundu.
Gül artık mesleki kariyerlere değil siyasi geçmişlerine bakıldığını söyledi. "Seçim geliyor, diyelim ki Erdoğan’ın yerinde siz olsanız ne yapardınız?" sorusuna da çarpıcı yanıtlar verdi. İşte Gül'ün açıklamalarından öne çıkanlar:
Sapmayı burada görüyorum“AK Parti’nin kuruluş çalışmalarına, belgelerine, seçim beyannamelerine, ilk hükümet programımızdaki demokrasi, hukuk, ekonomi, insan hakları ve dış politika konularına bakışımıza baktığımızda ben bunların hâlâ taze ve Türkiye için geçerli olduğuna inanıyorum. En büyük ayrıcalığımız da her makamda ve mevkide liyakatli insanlarla çalışmamız oldu. Demokrasilerde sizin dünya görüşlerinize uygun kişileri kurallar çerçevesinde en üst makamlara getirmek sizin hakkınız oluyor ama liyakat esası çerçevesinde olmak şartıyla. Bizim ilk dönemde yaptığımız şey de buydu. O zaman bütün bürokraside kariyer mesleklerinde yetişmiş, başarılarıyla dikkat çekmiş kişileri getirdik ve onlarla çalıştık. Onlar da hep doğruları yaptılar. Başarımızda bürokrasinin büyük katkısı oldu. Doğrusu sapmayı burada görüyorum.
Artık önemli makamlarda mesleki kariyerinden çok siyasi geçmişi öncelikli insanlar var.Erdoğan'ın yerinde olsam herkesin "Helal olsun" diyeceği bir ekip kurardım"Seçim geliyor, diyelim ki Erdoğan’ın yerinde siz olsanız, baktınız ekonomi bu denli kötüye gidiyor, bu şekilde bu durumdan çıkamam dersiniz herhalde?" sorusuna Gül, kendi yapacaklarını böyle açıkladı:
“Benim yapacağım iş, finans ve iş çevrelerinin, herkesin ‘Helal olsun çok doğru insanları buldu ve göreve getirdi’ diyebileceği bir ekibi kurmak olur ve bu ekibin de kararlı şekilde çalışması için müsaade eder, yetkiyi veririm.Şimdiye kadar dünyada enflasyon sorunu ilk defa yaşanmıyor ki, iktisat tarihine bakıldığında hangi ülkeler nelerle karşılaştı, ne makaleler yayınlandı, ne teoriler var, daha önce enflasyonla nasıl mücadele edildi ve nasıl bu durumlardan çıkıldı, bütün bunları bilen sağlam bir ekibi iş başına getiririm ve arkasına da siyasi gücü koyarım. Siz bunu deklare edin, inanın enflasyon bugünden düşmeye başlar. Siz iş adamı olsanız ve inansanız ki bir sene sonra her şey çok iyi olacak, bugün ne yaparsınız? Yarışa girersiniz, yeter ki bir sene sonra her şeyin iyi olacağına inanın. Yoksa teknik bir sürü buluşlarla, onun külahı buna bunun külahı ona, bunların hepsi pansuman şeyler, bunların hepsinin yan etkileri var, büyük ayrı problemler ortaya çıkarıyor. Bir problemi kapatayım derken başka bir yerden açık veriyorsunuz. Ama asıl olması gereken sade şekilde enflasyonla mücadele edeceğim diye programı ilan edip bunu da çok kararlı şekilde uygulamak. Bunları sadece seçim kazanıp kaybetme kaygısının da ötesinde Türkiye’nin geleceği açısından bakmak lazım. Çünkü eğer doğru işler yapılmaz, gelecek yılki seçim için popülist politikalar yapılır, yanlış harcamalar içerisine girilir ve ekonomik göstergeler açık gizli çok daha negatif durumlara gelirse, Türkiye’nin gelecek nesillerini etkileyecek bir durum ortaya çıkar. Kim iktidar olursa olsun Türkiye dünyadan daha da kopar ve geriye düşer. Toparlanması da daha zor ve maliyetli olur. Türkiye kaybeder, gelecek nesiller, hepimiz kaybederiz.”
Partinizi bir din partisi gibi sunmaya başlarsanız yanlışlıklar dine atfedilirDinin siyasette araçsallaştırılması sorusuna Gül, şöyle yanıt verdi:“Dini tamamen hayatın dışında tutmak diye bir şey gerçekçi değil. Burada önemli olan şey şu, dini bir araç olarak kullanmaktan uzak durmak. Çünkü din, zamanların, mekanların çok ötesinde bir mevzu, inanç. Siyaset ise konjonktürel bir yapı. Siyasetin doğasında başarılar olduğu kadar başarısızlıklar da var, bazen beyaza bilerek siyah deme durumları söz konusu.
Eğer kendinizi bir dinin temsilcisi veya partinizi bir din partisi gibi sunmaya başlarsanız bütün bu yanlışlıklar, noksanlıklar sonunda dine atfedilir. Bu çok tehlikeli bir durum.Bu dinin anlatılmasına da, tebliğine de en büyük zararı veren büyük bir sorumsuzluk olur. Yapacağınız şey, din özgürlüğünün önünde hangi engeller varsa kaldırmaktır. Bunun ötesinde dinin herhangi bir şekilde araçsallaştırılmasına asla fırsat vermemek gerekir. Dolayısıyla bu çok hassas bir konu, tarihte de bunun örnekleri çok.”
www.idrak34.com