Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Ukrayna savaşının patlak vermesinden tam dört gün sonra, 28 Şubat 2022'de jet hızıyla, Ukrayna ordusuna 450 milyon avro tutarında "askeri yardım" aktarılmasını öngören benzeri görülmemiş bir karar yayınlamış ve bu kararla birlikte mevcut askeri yardımın miktarı iki katına çıkarılmıştı. Bugün bu yardımların toplamı milyar dolarlarla ifade ediliyor. ABD merkezli bir ulusal güvenlik örgütü olan Just Security'nin yayınladığı rapora göre AB Konseyi, savaşın başından bu yana silah kontrolüne ilişkin katı çerçevesini gevşetti ve bu durum, söz konusu silahların “istenmeyen devlet dışı silahlı aktörlere aktarılması” ve silahların kontrolüne ilişkin küresel normların ihlal edilmesine yönelik tehlikeleri de beraberinde getirdi
Rapora göre, BM Sözleşmesi'ndeki 51. madde kapsamına giren "kolektif meşru müdafaa hakkı", münferit Devletlerin Ukrayna'ya sağlayacakları askeri yardıma dayanak teşkil etmektedir. Ancak esas olarak, AB'nin bu tür yardımları finanse etmesine yönelik özel yetkiler, Mart 2021'de kurulan Avrupa Barış Fonu (EPF) ve 24 Aralık 2014 tarihli Silah Ticareti Antlaşması'nda (ATT) yer alan silah ihracatına ilişkin değerlendirme kriterleri ile koşullandırılmıştır.
İşte, o rapordan satır başları:
Rusya'nın 24 Şubat 2022'deki Ukrayna işgalinin hemen ardından ABD, AB ülkeleri, İngiltere, Avustralya ve Kanada, Ukrayna'ya büyük miktarda silah ve askeri ekipman sevk etti. Milyarlarca dolar değerindeki bu silah ve ekipman, füzelerden tanksavarlara, havan toplarından keskin nişancı tüfekleri ve bombalara dek geniş bir skalaya yayılmakta.
ASKERİ YARDIMIN ANAHTARI: EPF
Uluslararası hukuk, AB ülkelerinin Ukrayna'ya askeri yardım göndermesine olanak tanısa da AB hukuku, bu tür yardımlarda AB bütçesinin kullanılmasını engellenmekte. Zira AB Antlaşması'nın 41(2) Maddesi, "AB fonlarının askeri ya da savunma amaçlı operasyonlardan kaynaklanan harcamalar için kullanılmasını" yasaklamakta. Bu noktada ise silahlı çatışmaya giren üçüncü bir devlete askeri yardım sağlamak üzere Mart 2021'de oluşturulan, bütçe dışı, Avrupa Barış Finansmanı (EPF) devreye girmekte.
EPF'nin ilk olarak, Afrika'daki Sahel bölgesi "barışı koruma" operasyonları ve Mozambik'teki AB misyonunda kullanılması öngörülüyordu, ancak "kuruluşundan 12 ay sonra, Rusya ile büyük ölçekli bir uluslararası silahlı çatışmada Ukrayna'yı desteklemek üzere kullanılacağı" öngörülemezdi. EPF, AB Konseyi'nin Ukrayna'ya askeri yardım sağlama konusundaki yasal yetkilerini önemli ölçüde genişletti ve "çatışmada, normal şartlar altında mümkün olabilecek potansiyelinden çok daha büyük bir rol oynadı."
AP tarafından yayınlanan bir brifing notuna göre EPF'nin esas amacı, AB bütçesinin kullanımına ilişkin kısıtlayıcı kuralların etrafından dolaşmak ve AB adına ortaklaşa yürütülen faaliyetleri finanse etmek üzere bütçe dışı fonlar oluşturmaktı.
“AHLAKİ GÖREV...”
Silah sevkiyatları sonrası oluşabilecek riskleri kontrol edebilmek adına, EPF'ye yardımcı nitelikte bir belge olan Entegre Metodolojik Çerçeve (IMF) oluşturuldu. AB Ortak Tutumunda belirtilen detaylı kriterlerin aksine, "IMF kamuya açık bir belge değildir." EPF Kararının 56(3) Maddesi AB Ortak Tutumunda ortaya konan "ilkelere saygı gösterilmesini" gerektirirken IMF, "silah ihracatının çatışma riskine göre değerlendirilmesini" şart koşmaktadır.
Bu noktada; hak ihlallerine ilişkin hesap verebilirlik, transfer edilen varlıkların uygun ve verimli kullanımı, "silahların yalnızca amaçlanan ulusal silahlı kuvvetler alıcıları" tarafından kullanılması, bakım ve eğitim gereklilikleri, sevkiyat sonrası kontroller (teslimat doğrulaması, envanter raporlaması, takip kontrolleri ile yerinde ziyaretler) gibi önlem ve düzenlemeler göz ardı edilmekte ve önemli yasal boşluklar oluşmaktadır.
Rapora göre, "AB'nin Ukrayna'ya yönelik silah sevkiyatları, AB Ortak Tutumuna ilişkin standartları karşılamamaktadır" ve söz konusu sevkiyatlar, çeşitli politik argümanlar çerçevesinde, "ahlaki bir görev" olarak tanımlanmaktadır. AB dış politika şefi Josep Borrell de Guardian'a yaptığı, bu savı teyit eden bir açıklamasında, "Bir tabu daha yıkıldı: Avrupa Birliği'nin savaşta silah sağlamadığı tabusu" ifadelerine yer vermiştir.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Kiev'de
RİSK DEĞERLENDİRMESİ
AB'nin 24 Şubat'tan bu yana Ukrayna'ya yaptığı askeri yardım, "AB'nin Ukrayna'ya Yardım Kararı" uyarınca yapılmıştır. Söz konusu karar çerçevesinde gerekçeler kısa tutulmuş, mevcut silah kontrol yasaları kapsamında değerlendirmeler yapılmamış, insan hakları ve uluslararası hukuka dair detaylı izleme veya takip yükümlülükleri yerine getirilmemiştir.
AB Ortak Tutumunun üçüncü kriteri olan "silahlı bir çatışmayı şiddetlendirmek" özünde, silahların teslim edileceği ülkede "mevcut silahlı çatışmaları 'şiddetlendirecek' veya 'uzatacak' askeri teknoloji ya da teçhizat için ihracat lisansı vermeyi reddetmektedir."
Silahların teslim edileceği ülke olan Ukrayna'da açıkça uluslararası bir silahlı çatışma yaşanmaktadır ve bu noktada, AB silahlarının bu "çatışmayı şiddetlendireceği" pek ala iddia edilebilir. Ayrıca savaşın bu aşamasında Ukrayna ordusuna silah tedariki, Rusya'yı durdurma beklentilerini karşılamanın aksine, "Rusya ile silahlı çatışmayı uzatma ve şiddetlendirme potansiyeli" de taşımaktadır. Bunun da ötesinde, "bölgede uzun süreli bir silahlanma yarışı ve ağır silahlı devlet dışı grupların ortaya çıkması" da genel riskler arasındadır.
Nazi bayraklı Azov Taburu askerleri, Ukrayna
Bu çerçevede, silahların Ukrayna'daki mevcut çatışmayı "şiddetlendireceği" veya "uzatacağı" yönünde bir değerlendirme yapılması halinde, "AB'nin Ukrayna'ya askeri yardım sağlamaktan vazgeçmesi" gerekecektir.
SİLAHLARIN, ‘İSTENMEYEN’ AKTÖRLERİN ELİNE GEÇMESİ
AB Ortak Tutumunun yedinci kriteri olan, "Silahların istenmeyen son kullanıcılara yönlendirilmesi" açıkça sevk edilen silahların, hedeflenen alıcı konumunda olan Ukrayna ordusundan sapma riskini ele almaktadır.
Bu durumda en az üç olasılık gündeme gelmektedir: (1) Rusya'nın, Ukrayna güçlerini yenmesi ve silahları ele geçirmesi (2) Ukrayna ordusuna sağlanan ve vatandaşlara dağıtılan hafif silahların saptırılma riski ve (3) Mevcut savaşın Ukrayna genelinde konvansiyonel olmayan bir savaşa dönüşmesi halinde çok çeşitli "istenmeyen" milis grupların silahları ele geçirme riski.
Yedinci kriter, ihracat lisanslarının "yalnızca nihai varış ülkesinde nihai kullanıma ilişkin güvenilir ön bilgiye dayalı olarak verileceği" yönündeki 5. madde gerekliliği ile desteklenmektedir. Yedinci kriter ve 5. madde, silahların yalnızca Ukrayna ordusu tarafından kullanılacağına ve sapma riski taşımadığına dair güvenilir bir güvence olmadığı durumlarda, "Ukrayna'ya silah ihracatının reddine" işaret edebilir. AB'nin Ukrayna'ya ilişkin karar alma mekanizması, Ukrayna'ya gönderilen silahların sapabileceğine dair riskleri kabul etmelidir.
SAVAŞ SUÇLARI
AB Ortak Tutumunun ikinci kriteri ise doğrudan "Ukrayna'nın işlediği iddia edilen savaş suçlarıyla" ilgilidir ve silahların nihai varış ülkesinde insan hakları ve uluslararası hukuka saygı gösterilmesini şart koşmaktadır. Bu durumda "üye devletler, ihraç edilecek askeri teknoloji veya teçhizatın uluslararası hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesine aracılık edebileceğine dair açık bir risk varsa ihracat lisansını reddedecektir."
Ukraynalı gönüllüler, Kiev yakınlarındaki bir tesiste silahlarını teslim alıyor
Son günlerde ortaya çıkan, "Ukrayna ordusunun Rus savaş esirlerine karşı savaş suçu işlemiş olabileceğine dair inandırıcı iddialar", Ukrayna ordusuna tedarik edilen silahların uluslararası hukuk ihlallerine aracılık ettiğine dair açık bir risk oluşturmaktadır. Ancak münferit savaş suçları tek başına yeterli değildir. Yani, bir silahlı çatışma sırasında az sayıda münferit hak ihlali yaşanması, o ülkeye silah ihracatının yasaklanmasını tetiklemeyecektir.
Bununla birlikte, Ukrayna'da savaş suçları işlendiğine dair çok sayıda iddianın ortaya çıkması halinde, AB silah politikasının kriter iki ile uyumu tehlikeye girer ve yeniden gözden geçirilmesi gerekir.