Bugün moda tasarımcısı denildiğinde en çok Alexander McQueen, Hüseyin Çağlayan gibi özgünlüğü ve çarpıcı fikirleriyle nam salmış moda devleri aklımıza gelir. Minimalist hazır giyim tasarımcılarını ise neredeyse yok sayarız. Oysa ki moda tarihinde önem atfedilen bir tasarımcının başarısı, kendi döneminde ne kadar önemli bir kırılma yarattığı ve ürettiği koleksiyonların ne kadar uzun ömürlü olduğuyla da ölçülür. Bugün minimalizm, kapsül gardırop, quite luxury (gösterişsiz lüks) gibi temalar günümüzün öne çıkan giyim eğilimleri arasında. Üstelik pandemiden ekonomik çalkantılara uzanan birçok neden, yalın bir giyim tarzını modaya uygunluktan öte, bir gereksinim olarak da konumlandırmakta. Bu yüzden Donna Karan isminin marka olarak değilse de bir tasarımcı olarak silinip gitmesi bu yazıyı yazmayı gerekli kılmakta. Donna Karan’ın moda tarihindeki önemli yerini, öte yandan stilinin zamansızlığını ve evrenselliğini kavrayabilmek için kendi döneminin kültüründen ve ana akım moda siluetlerinden söz etmek gerek.
MTV’nin kuruluşu ile birlikte 1970’leri 1980’lere bağlayan dönemde, video kliplerde öne çıkan hareket teması görsel kültürü ve zihnimizin içini sonsuz sayıda imgeyle doldururken, 1980’lerde moda silüetleri de bedenin herhangi bir yerine odaklanmaya izin vermeyecek kadar karışık ve oldukça “hareketli” bir yöne evrildi. Permalı, dağınık saçlar bakışımızı kafa ve boyun bölgesinin dışına taşırırken, vatkalı, bol ceketler gövdeyi gizleyerek uzuvlar ve bedeni birbirinden ayrıştırmayı zorlaştırıyordu. Bunların altına giyilen anvelop etekler ya da boru paçalı pantolonlarla omuzlardan bileklere kadar örtülen beden, insanın fotokopi makinasında yanlış boyutlandırılmış bir kopyasını andırıyordu. 1980’ler kültürünü en iyi şekilde yansıtan bu karmaşa aslında insanın yaşamsal önem taşıyan dikkat ve algıyla ilgili yeteneklerini yani bir nesneyi kolayca tanımlayabilme kapasitesini altüst ediyordu. Bu dönemin, tüm zenginliğine karşın moda tarihçileri tarafından bir kare leke olarak alınmasının belki en büyük nedeni bu odak yoksunluğudur.
FAZLASINI ATTI ÖZÜNÜ BIRAKTI
Böyle bir dönemde Donna Karan, bu görsel karmaşanın içinden belirli elementleri seçip aldı ve insan bedenini yok etmeden estetize ederek 1990’lara uzanacak olan minimalizm akımını öncülleyen ilk tasarımcılardan oldu. Örneğin birçok markanın perma tercih edeceği bir siluette dümdüz saçlar ya da minimal bir topuza yer verme cesaretini göstermiş, vatka gibi 1980’ler trendlerini kullandığı siluetlerde bile iskelet yapısını mutlaka sezinletmiştir. Aksesuarlar çok çarpıcıysa siluet yalındır, üst beden gizlenmişse bacaklar mutlaka belirgindir. Dönem modasının fazlasını atıp özünü kullanmayı sıra dışı bir incelikle başaran bu tasarımcı on yıllardır New York ve dünya kadınının gündelik giyimden özel etkinliklere uzanan her tür gereksinimini zamansız siluetlerle karşılamaya devam ediyor. Öte yandan günümüzde geçerliliğini koruyan birçok akımda ve 1980’lerden esin alan parçalarda da Donna Karan’ın imzası okunabilir.